kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Mart 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın eşsiz yöntemi

Şaka gibi değil mi?
Ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Meclis Başkanı, Bakanları ve TBMM çoğunluğu AK Partili.
Bu parti ikinci seçimde de tek başına iktidara seçilmiş.
Ülkenin güvenliğinin, gelişmesinin, istikrarının, bütünlüğünün, ekonomisinin sorumluluğunu, seçmen ikinci kez ve daha büyük oy oranıyla bu partiye teslim etmiş.
Devletin dış ilişkilerini bu partinin kadroları sürdürüyor.
Ve bir cuma günü akşamüstü ülkenin Anayasa Mahkemesi'ne Cumhuriyet Başsavcısı'nın "bu partiyi kapatın" içerikli dava açılması istemi geliyor.
Bu şok cuma sabahı yaşansaydı, en azından ekonominin ne tür bir krizi "hemen" yaşayacağı belliydi.
Ama sanki pazartesi takvimlerde yok ve bu şok hafta sonunda atlatılmış mı olacak?
Veya iktidardaki partiyi kapatma başvurusu, Silahlı Kuvvetler Irak toprakları içinde harekattayken yapılsaydı, kendileri ile mücadele edilen bölücü terörist örgütün üyeleri "Sizi bu harekata yetkili kılan TBMM çoğunluğu ve Hükümetiniz de, savcılık tarafından yasadışı görülüyor" demeyecekler miydi?

Şaka gibi
Hakikaten şaka gibi...
Güneydoğu sorununu "bölücü terör" den soyutlayıp siyasi ve sosyal çözüm yoluna sokabilmek için tarihi bir fırsat geçmiş elinize.
Bölge seçmeninin temsilcileri baraj engelini bağımsız adaylarla aşıp, TBMM'ye bir parti olarak girebilmişler.
Başsavcılık DTP'nin de kapatılmasını istiyor.
Açıkçası galiba TBMM içinde sadece CHP kalsa ve ülkenin demokrasisi "Tek Parti" modeli içinde sürse "rejim" bütün tehlikelerden arınmış olacak sanki.
Ama çok partili demokrasi var oldukça, "rejim" adına sahnelenen tüm girişimler, CHP'yi halktan ve dolayısıyla seçmenden uzaklaştırıyor. Brecht'in klasikleşen "Bu halk bu demokrasiye layık değil, bu halkı lağvedelim" iğnesindeki durum, halk tarafından her seferinde doğru algılanıyor.

Yargıçlar devleti mi?
Çünkü halk "Hukuk Devleti" yerine ikame edilen "Yargıçlar Devleti" nin de ne olduğunu gördü. Yassıada Adalet Divanı'nda idama mahkum edilenlerin iddianamelerini hazırlayan ve bugün bile o dönemi "rejim kurtuldu" diye kutsayan savcıları halk çok iyi değerlendirdi.

Merak etmiyor musunuz?
Anayasa Mahkemesi AK Parti'yi de, DTP'yi de kapatırsa... Gül, Erdoğan ve 71 milletvekili siyasi yasaklı olurlarsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni hangi kadro, hangi yöntemle iş başına gelerek yönetmeye başlar?
Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı seçme yetkisini TBMM'nin elinden alan "eylemli tüzük değişikliği" tanımlı "367" kararını aldıktan sonraki ilk genel seçimde ne olduğu hatırlanmıyor diyelim.
Genelkurmay'ın elektronik muhtırasının sonuçları unutuldu da, şimdi hukuk muhtırası ile mi yola devam edilmek istenmekte?
Acaba bu kapatma isteminin önümüzdeki yerel seçimlere nasıl yansıyacağı da mı hesaplanmıyor?

İktidar kavgasına karışmak
Hukuk, ülkenin sosyopolitik gerçeklerinden böylesine soyutlanmış bir kavram mıdır ki?
Ülkenin seçimle işbaşına gelmiş en büyük partisinin kapatılmak istenmesi ile, Türkiye'nin AB ve demokratik ülkelerle ilişkilerinin askıya alınabileceği, izole edilmiş bir Ortadoğu memleketi konumuna itileceği, yargı mensupları tarafından umursanmamakta mıdır?
Bir iktidar kavgasının tarafı konumunda görünmek, ne yargının ne de bir başka kurumun itibarını artırır.
Rejim adına onu bunu kapatıp yasaklayanlar, daha sonra o yasaklıların Başbakan, Cumhurbaşkanı olduklarını görmediler mi?
Geride sadece Türkiye'nin kayıp yılları kalmadı mı?
Hukuk ve yargı toplumun yaralarını kaşımak, kamplaşmaları derinleştirmek için yoktur ki.
Türkiye'yi siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa sürüklemek isteseydim, herhalde benim de aklıma iktidardaki partiyi kapatmak gelirdi.