İşçi ölümleriyle Tuzla tersanelerinin gündeme gelmesi üzerine geçen cuma günü gemi inşa sanayi ve denizcilik ile ilgili bir yazı yazmıştık. Dünya ekonomik büyümesine paralel deniz taşımacılığı, navlunlar, gemi talebi ve dolayısıyla gemi inşasında tam bir patlama yaşanıyor.
Türkiye tersanecilikte dünya dördüncülüğüne gelmiş, yılda 4 milyar dolarlık ihracata ulaşmış. Çalışan sayısı 33 bine yükselmiş, yan sanayi ile birlikte 100 bin kişilik istihdam yaratan bir sektör doğmuş.
Ancak sektördeki bu hızlı ve plansız büyüme iş kazalarını da artırmış, işçi ölümleri ve yaralanmalarıyla Tuzla tersanelerini kamuoyunun gündemine taşımıştı.
Tuzla ilk merkez
2011 sonuna kadar tersanelerin dolu ve yeni siparişlerin ancak o tarihten sonraya veriliyor olması, girişimcileri bu sektöre yatırıma yöneltmiş. Dile kolay 2011 sonuna kadar dolu olmak, üstelik yapılan işin parasını peşin almak bugünkü durgun iş ortamında görülmemiş bir şey. Devlet yeri göstermiş. Bankalar da böyle bir iş koluna kredi musluklarını sonuna kadar açmışlar. Bilen bilmeyen de tersane kurmaya soyunmuş.
Bitişikte
Denizcilik Müsteşarlığı'nın verilerinden yola çıkan
Prof. Dr. Oral Erdoğan tersanelerin sayısını derlemiş. Hemen dikkati çeken durum, faaliyette bulunan 63 tersaneden 43'ünün Tuzla'da olması. Tuzla'dan sonra 7 tersane ile ikinci merkez olarak Zonguldak dikkati çekiyor.
Yeni merkez YalovaAncak asıl dikkat çekici gelişme 63 tersanenin varlığına karşılık inşa halinde olanların sayısının 59'a yükselmesi. Yani neredeyse mevcut kapasitenin sayısı kadar yeni tersane kuruluyor. Yeni kurulan tersanelerin coğrafi dağılımı daha ilginç.
59 tersanenin 48'i İstanbul'un bitişiği ve yine İzmit Körfezi'ni de kapsayan Yalova'da yer alıyor. Yani Tuzla'dan sonra Yalova ikinci merkez olarak karşımıza çıkıyor. Hatta Tuzla ile Yalova, İzmit Körfezi'nin girişinde karşılıklı olarak yer alıyorlar. Tuzla Kuzey'de Yalova güneyde. Böylece tersaneleri bir yere yığmış olacağız.
Tabii tersane demek aynı zamanda deniz kirliliği ve çevre kirliliği de demek. Bu açıdan gemi trafiğinin en yoğun, deniz kirliliğinin en fazla olması yanında yazlık, turistik ve tarıma elverişli bir bölgenin nasıl tersaneciliğe açılabildiği de sorgulanmalı.
Kucağımızda kalmasınArmatör
Asaf Güneri hızlı büyüme ve yer seçimi konusunda endişeli, şöyle diyor: "Yalova, Gölcük tarafında tersaneler kuruluyor.
İzmit Körfezi'ni temizleyemediğimiz gibi, kirliliğin üzerine yeni ilaveler yapıyoruz. Bunun yerine turizme açık olmayan Karadeniz ve özellikle Zonguldak tersanecilik için uygundu.
Bir de bilinçli, bilinçsiz herkes bu işe giriyor. Teşvik ve kredi veriliyor. Bugün için iş var. Ancak
yarın siparişler durduğunda, işler tersine döndüğünde bu tersaneler ne olacak? Bütün bu tersaneler milletin kucağında kalırsa ne olacak?"
Tamir de önemli
Armatör
Eşref Cerrahoğlu ise madalyonun öteki yüzüne dikkat çekiyor: "
İstanbul Boğazı'ndan yılda 52 binin üzerinde gemi geçiyor. Bunun yüzde 5'ini tamir ve havuzlamaya alsak bu yeter. Bugün tamir için 9 ay sonraya gün veriyorlar. Gemi tamirinin öyle seçeneği yoktur.
Karadeniz'deki bir gemiyi tamir için Hint Okyanusu'na götüremezsiniz. En yakın tersaneye gideceksiniz. Bu bölgede de tersaneler 2011'e kadar dolu. İşin tamir ve bakımı tarafını unutmayalım, Türkiye için büyük potansiyel."
Asıl başarı nerede?
İş büyük, potansiyel büyük. Ancak asıl başarı ve beceri işçi ölümlerine yol açmadan, çevreyi ve denizi kirletmeden, işin geleceğini de düşünerek bu potansiyeli harekete geçirmekte. Zaten bu
işin sürdürülebilirliği ve kalıcılığı da burada. İşçi ölümleri bu kadar yaygın olursa, çevre kirliliğine yol açan bir sektörü, en kirli ve sanayinin de en yoğun olduğu bir bölgeye kurarsan, ülke olarak elde edeceğin katma değeri de düşürürsün, işin kalıcağını da tehlikeye atarsın.
Sonuç
"Yüksek mevkilerden düşüren kusurlarla yüksek mevkilere çıkaran kusurlar birdir." La Bruyere
Yayın tarihi: 6 Mart 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/06//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.