kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Dünya 4'üncülüğüne alkış dayak ve ölümlere hayır

Gazetecilikte ilk gezim denizcilik üzerineydi. 1980'li yılların başında Deniz Ticaret Odası yeni kurulmuş, Türkiye'nın dış ticaretinin hızla artmasıyla limanlar da yetersiz kalmıştı. 1983'te Oda'nın o zamanki başkan yardımcısı armatör Asaf Güneri ve bir grup gazeteciyle İskenderun, Mersin, Trabzon ve Hopa limanlarını gezdik. Denizlilik sektörü ile bu tanışıklığımız yıllarca süren bir ilgiye dönüştü. Epeyce denizcilik haberi de yaptım. 1980'li yıllarda gazetelerde tek ekonomi sayfası olmasına karşılık denizcilik haberleri çok sık yer alıyordu. En çok atılan başlık filonun yaşından dolayı "gemilerin jilet olacağı", yani hurdaya çıkacağıydı. Sonunda bir jilet üreticisi aradı; öyle hurdadan değil, kaliteli ham çelikten jilet üretildiğini söyledi de o manşetlerden kurtulduk.

- Yeniden ilgi odağı- Aradan çeyrek asır geçti. Özellikle son yıllarda küresel ticaret ve Türkiye'nin dış ticaretindeki hızlı büyümeye paralel denizcilik sektörü tam bir patlama yaşarken bu yönüyle medyanın haber konusu olamadı. Ta ki İstanbul-Tuzla'daki tersanelerde giderek artan ölümlere kadar. Ölümlerin İstanbul'da olması, toplu işçi yatakhaneleri, yaygın taşeronluk, en sonunda protesto gösterisinde polis dayağı medyanın ilgisini denizcilik sektörünün gemi inşası kısmına çevirdi. Ben de yıllar sonra tekrar bu sektörü yazma ihtiyacı duydum.

- Ölümlerin zemini- Bunun için armatörler Asaf Güneri ve Eşref Cerrahoğlu'nun bilgilerine başvurdum. Tersane ölümlerine zemin hazırlayan ortamın şöyle oluştuğu kanaatine vardım:
- Dünyada büyümenin son yıllarda hızlanması ve özellikle Çin'in pek çok girdiyi ithal ve ihraç ederek devreye girmesi dünyada navlunları, yani deniz taşıma ücretlerini inanılmaz düzeylere çıkardı. Mevcut deniz ticaret filoları yetmez oldu. Herkes gemi siparişi vermeye koyuldu. Bütün tersaneler doldu. Hatta sipariş kuyrukları oluştu. 2011 yılına kadar tersaneler dolmuş durumda.
- Böylesi yoğun bir talep Türkiye'de ve Tuzla'da tersane sayısını son 6 yılda katladı. 37 olan tersane sayısı 77'ye çıktı. 14 bin olan çalışan sayısı 33 bine yükseldi. Gemi inşa sanayi yılda 4 milyar dolarlık bir hacme ulaştı. Son bir yılda teslim edilen gemi sayısı 150'ye çıktı. Türkiye tersanecilikte Güney Kore, Çin ve Japonya'nın ardından dünya dördüncülüğüne yükseldi. Bu da son yıllarda elde edilen en önemli ekonomik başarılardan biri.
- Tuzla'nın iş kapasitesi yaklaşık 40 kat arttı. Tuzla'da bütün alanlar dolduruldu. Sabah muhabiri Özgür Gürbüz'ün haberine göre, tersaneler sadece deniz kıyısında değil Tuzla'nın 8 kilometre kadar içine, mahallelerine kadar yayılmış. Tabii kaçak olarak. Hatta İzmit'in dağlarına doğru kurulan da varmış.
- Hükümet yeni tersane yerleri gösteriyor. Yalova'da, Karadeniz'de, hatta Akdeniz'de... Ancak Tuzla, Türkiye'nin en büyük gemi inşa merkezi. 30 yıllık alt yapıdan, ekspertizden yararlanmak isteyenlerin yığılması yer darlığı yaratmış. Bu darlık sadece işçi ölümlerine değil, başka kazalara da davetiye çıkartıyor. Örneğin tamiri biten bir gemi kızaktan denize indirilirken devrilebiliyor. Zaten bütün kapasiteler dolu. İşi bir an önce yetiştirme gereği ile acemilik birleşince kaza geliyorum diyor.
- Gemi inşa sektöründe 20 yıllık bir çalışma deneyimi olan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da iş kazaları için "eğitim çok önemli"
açıklamasını yaptı. Ama Türkiye'nin gemi inşası alanında bir okulu olduğunu ben bilmiyorum. Geminin boya, saç, kaynak ve boru işleri genellikle taşeronlara veriliyor.
İş güvenliği konusunda denetimin olmadığını, işçilerin kurallara uymada zorlanmadığını yapılan açıklamalardan anlıyoruz.

- Başarıyı anlamlı kılan- Türkiye'nin coğrafyası gemi inşası ve tamirinde önemli fırsatlar sunuyor. Elde edilen dünya dördüncülüğü elbette kayda değer. Ancak bunun kaliteli ve sürdürülebilir bir başarıya dönüşebilmesi için, hükümetten başlayarak, işveren ve işçiyi de kapsayan bir takım oyunu şart. Düzenleme, eğitim ve denetimle çalışanların ve sektörün koşulları iyileştirilmeli.
İşçi ölümleri, kötü iş ve çalışma koşulları üzerine oturduğu sürece dünya dördüncülüğü sürdürülebilir ve anlamlı değil. Devam edeceğim.

- Sonuç- "Başarı, belki insana çok şey öğretmez; fakat başarısızlık çok şey öğretir." Çin Atasözü