Bu
"gündem" adı verilen olgu, kişilere, toplumlara, coğrafyalara göre değişir.
Gündemin en önemli maddesi bir öğrenci için sınav, bir iş adamı için yatırım kararı, bir politikacı için seçim, bir asker için savaş, bir kadın için doğum, bir futbolcu için maç olabilir.
Gazeteciliğin diğer mesleklerden farkı, herkesin ve her kesimin özel gündeminin, gazetecinin gündemi de olmasıdır.
Kendi özel gündemlerine dayalı olarak yaşayan insanlar, akıllarına geldikçe diğer insanların gündemlerine de uzanırlar. Genel gündemi haberleştiren, yorumlayan gazetecilere ya kızarlar ya da destek verirler.
Bizim mesleğin en büyük zorluğu ve biz gazetecilere yüklenen sorumluluk, herkesin gündeminin aynı zamanda bizim de gündemimiz olmasından kaynaklanır. Bu zorluğu aşmanın ve sorumluluğun gereğini yerine getirmenin yolu ise, araştırmak, bilgili olmak, olabildiğince objektif davranmak, ön yargılardan ve klişelerden arınmak gibi öğelere özen gösterilerek bulunabilir.
Geri çekilme Bir örneği 8 günlük Kuzey Irak Harekâtı ertesindeki haber ve yorumlardan ve bunlara karşı gösterilen okur tepkilerinden verebiliriz.
Gerek iletişim hatalarından, gerekse görüntüden kamuoyunda bir izlenim doğdu. Buna göre Amerika Türkiye'ye
"yeter artık" dediği için, askerlerimiz üslerine geri dönmüştü.
Bu harekâtı gerçekleştiren Türk Silahlı Kuvvetleri,
"askeri sözcülük" gibi bir modeli uygulasaydı ve kulaktan dolma haberlerle harekât izlenmek yerine her gün kamuoyu birinci ağızdan aydınlatılabilseydi, durum farklı olacaktı.
"Sözcü" olmadığı için herkes Genelkurmay Başkanı'ndan demeç veya açıklama almaya çalışıyor.
Ve hâlâ
"biz kendimiz mi çekildik" yoksa
"Amerika mı bizi çekilmeye zorladı" sorusuna cevap aranıyor.
Kamuoyunun takıldığı bu sorulara cevap aramak da bizim mesleğe düşmekte.
Ancak aynı şekilde ve daha önemli olan,
"bundan sonra ne olacak" sorusuna cevap aramak da biz gazetecilere düşüyor...
Kuzey Irak Harekâtı'nın Amerika'nın bilgisi, onayı ve istihbarat desteği ile yapıldığı kesin.
Yeni işbirliği Eğer çekilme kararı da,
"tam amacına ulaşmadan" Amerika'nın en azından
"katkısı" ile alındıysa, burada bir önemli durum doğmakta değil mi?
Demek ki Kuzey Irak'ta yuvalanan bölücü terör çetesi ile mücadelede bundan sonra Amerika'ya eskisinden daha büyük ve eylemli sorumluluklar düşecektir. Bunun gibi Kuzey Irak'taki Kürt Yönetimi'ne ve Barzani'ye de, artık PKK'ya seyirci kalmaktan öteye bir şeyler yapmaları gerektiği herhalde eskisinden daha etkili biçimde anlatılacaktır.
Bu durumda Türkiye ile Amerika'nın yollarının ayrıldığı değil, eskisinden daha sıkı işbirliğinin yolunun açıldığı gerçeği de ortaya çıkmıyor mu?
İşte bu gibi yeni durumları araştırıp haberleştirmek, yorumlamak da biz gazetecilere düşüyor.
Çünkü bu
"yarının gündemi "dir.
Ayna türleri Dünkü Radikal'de Perihan Mağden
"aynaya bakmak" olayını irdelerken mealen şöyle demişti:
- İnsan aynaya ya kendisine hayran olmak ve narsisist duygularını tatmin etmek için ya da gerçekleri görmek için bakar.
Bu yaklaşımı bizim mesleğe uygulamayı denersek...
Eğer yazılı ve görsel medya bir ayna ise, toplum orada gerçekleri görebildiği oranda, medyanın sağlığından söz edebiliriz.
Medya toplumun egosunu cilalayıp şovenliği tahrik eden bir yansıtıcı ise veya sürekli aşağılayıp ümitsizliğe yönlendiren bir ayna işlevi görüyorsa, insanların da toplumun da sade gündemi değil kafası da karmakarışık olabilir.
Bugünkü Tüm Yazıları
Herkesin farklı gündemi medyanın ortak gündemidir
Yayın tarihi: 4 Mart 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/04//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.