kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Mart 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Değişir, dönüşür

İnsan hayatının ciddi bir çatışması şu olmalı...
Hele "bir şeylerin değişmesi için" yanıp tutuşanlardansanız.
Ömrünüzün süresine sığacak mı tarihin sıçramaları?
Acı çektiğiniz, yakındığınız, tepki duyduğunuz bir toplumsal, siyasal, ekonomik durum hep böyle mi kalacak?
Yaşarken, "bir şeylerin değiştiğini" görebilecek misiniz?
Ama, insanız ya, kaypak da bir karakterimizin olması pek muhtemel:
Bir şeylerin değişmesini isterken dahi, başka bir şeylerin hiç değişmemesinden yana olmak.
Zaten o yüzden sık sık kafamız karışıyor:
Muhafazakâr devrimciye, devrimci muhafazakara dönüşür gibi oluyor; sonra muhafazakar daha muhafazakarlaşırken bazen, devrimcinin ayağı yerden kesilebiliyor vesaire.
O yüzden, mesela "dinin mutlakçılığı, kaderciliği, tabuları" karşısına "aydınlanma" koymak isteyenlerin nicesi de, "mutlakçı, kaderci, tabucu" olabiliyor.
Otoriter, baskıcı, dayatmacı, tahakkümcü, mutlakçı, değişmezlik iddiasındaki düzenleri, rejimleri, yönetimleri devirip başka renkte otoriter, baskıcı, dayatmacı, tahakkümcü, mutlakçı, değişmezlik iddiasındakilerin kurduğu düzenleri, rejimleri, yönetimleri biliyoruz.
"İktidarın kutsal kaynağı"na karşı, onun yerine konmak istenen, yine bir "kutsal iktidar kaynağı" olabiliyor.
Bütün bu ikili halleri, titrekliklerimizi, kaypaklıklarımızı, tarihin, zamanın, sistemlerin tüm renklerini anlamaya çalışmak, aklı, vicdanı olgunlaştırabilir.
Sonra size kalmış:
Bu dünyaya (ölünceye kadar) sadece tutunmaya yahut imkan ve gücünüz varsa, ömrünüzü (hiç ölmeyecekmiş gibi) ondan parça parça koparmaya da adayabilirsiniz...
Ya da, ömrünüzün tarih içinde zerreden ibaret olduğunun, ama onu böyle değerli kılabileceğinizin farkında olur...
Kavramaya çalıştığınız dünyayı, şartları, sistemleri değiştirmeye, dönüştürmeye, teslim olmamaya, boyun eğmemeye de uğraşabilirsiniz. O umudu duyarsınız.
Toplumsal düzenlerin mutlak olmadığını bilmek, size kötü de gelebilir, iyi de gelebilir.
Hisleriniz bir yana; mutlak değildirler. Değişim bir ömre, birkaç kuşağa sığmasa dahi, değişirler.
İnsanlık binlerce yılı, nihayet bugüne erişip orada donup binlerce yıl daha aynı şartlarda yaşamak için kat etmedi.
Bakmayın, sağ, sol, liberal nice "muhafazakar" ın, bugün ne varsa, ne düşünülmüşse, ne yapılmışsa sanki tek geçmiş ile tek gelecek onlarmış gibi davranmasına.
2 bin yıl önce Hıristiyanlık yoktu, 1390 yıl önce İslamiyet yoktu, 940 yıl önce "Selçuklu atalarımız" Anadolu'ya yayılmamıştı, 555 yıl önce İstanbul'da Türk yoktu, 90 yıl önce Cumhuriyet yoktu, 60 yıl önce çok partili seçim yoktu...
555 yıl önce İstanbul'da Türk yoktu ama 510 yıl önce Amerika kıtasında da Avrupalı, beyaz adam yoktu.
232 yıl önce Amerika Birleşik Devletleri yoktu, 147 yıl önce ABD'liler Irak'ta, Afganistan'da değil Georgia, Louisiana, Gettysburg'da savaşıyorlar, birbirlerini katlediyorlar, kendi iç savaşlarında 50 bin Amerikalı öldürüyorlardı, tabii binlerce Kızılderili'yi öldürdükten az sonra...
Obama' nın Kenyalı siyah babası Amerikalı beyaz annesiyle evlendiğinde, henüz 47 yıl önce, "demokratik cumhuriyet" ABD'de 22 eyalette "ırklararası evlilik" yasaktı.
O sırada ABD ile Sovyetler "Avrupa'yı bölüp özgürleştirmiş" ti, çünkü bundan sadece 62 yıl önce Avrupa'da faşizm vardı, savaş vardı; sonra "özgürleşmiş" Avrupa'nın doğusunda tek parti dikta rejimleri, güney batısında, henüz 32 yıl önceye kadar faşist Franco, faşist Salazar, yanımızda Yunanistan'da faşist cunta rejimleri vardı.
60 yıl önce sömürge hala çoktu, BM üyesi 192 devletin birçoğu henüz yoktu.
Hayatınızda, teknolojide, ülkenizde başka ne var ne yoktu, biliyorsunuz.
Mesele şu:
Ömrünüz süresine her şey sığmayabilir ama hayat değişir, değiştirilir!
İnsanoğlu daha insanca bir hayat yolculuğundan asla vazgeçmez.