NI
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?NI
Osmanlı kadını
Osmanlı kadınının, aynı devirde, diğer ülkelerde yaşayan hemcinslerine göre daha geniş hakları olduğunu biliyor muydunuz? Aslı Sancar'ın, yabancıların anılarından ve mahkeme kayıtlarından yola çıkarak derlediği İngilizce kitabını (
Ottoman Woman; Myth and Reality) okuyuncaya kadar, ben de bunun farkında değildim. Dönem mukayesesi yapıldığında şöyle bir çelişki görüyoruz: Osmanlı kadını aynı çağda yaşayan Batılı kadından daha az hakka sahip değildi. Maalesef cumhuriyet kadını için bunu söyleyemeyeceğiz. Sebeb, acaba, temel sorunlarla ve haklarla ilgilenecek yerde, cumhuriyet kadınının kafasını başörtüsüne takması mı?
- Duckett Ferriman, 1911'de yayınlanan "Türkler ve Türkiye" kitabında gözlemlerine dayanarak şu bilgileri aktarıyor: "Osmanlı kadını, İngiliz kadınına göre, malı üzerinde çok daha geniş bir tasarruf yetkisini haizdir. Evlilik öncesindeki bütün menkul ve gayrimenkulleri ile, evlilik esnasında miras yoluyla elde ettiği malların tümünü, dilediği gibi kullanır; onları satar, kiralayabilir veyahut birisine tahsis edebilir. Bu işlemlerde kocasına bağımlı değildir. Ayrıca, ondan izin almadan mahkemeye müracaat edebilir; kişiler aleyhine dava açabilir."
- İngiliz araştırmacı Lucy Garnett, ise "Osmanlı Kadınları" isimli eserinde şöyle diyor: "Türk kadınının hukuk statüsü, şahs ve mülkiyet hakları, Avrupalı kadına eşit, hatta üstün."
Mahkeme kayıtları, Garnett'in bu görüşünü destekliyor. Meselâ, bir karar, isteği dışında evlendirilen kızın açtığı davayla ilgili. "Babam Hüseyin, beni Mehmet Bey'le evlendirdi. Ben buna itiraz ettim. Evliliğimin feshedilmesi istiyorum. Talebim İbrahim Çelebi ile evlenmektir. Aldığımız fetvaya göre, kız reşittir ve babası onu arzusu hilâfına evlendiremez. Evlilik iptâl olmuş ve İbrahim Çelebi ile evlenmesine izin verilmiştir."
- Kadınlar evlenirken, mihr-i muaccel ismi altında kocalarından para alıyordu. Ödenecek miktar hakkında anlaşmaya varılmazsa, gelin kocasının evine gitmeme hakkına sahipti. Ayrıca, kocasının ölümünde veya boşanma halinde de, mihr-i müeccel denilen belirli bir ödeme tesbit ediliyordu. Ödeme, genelde, altın veya gümüş sikkeler şeklinde yapılıyordu Ve bütün bunlar bir mukaveleye geçiriliyordu. Para, kızın ailesine değil, kendisine aitti ve onun izni olmadan kullanılması mümkün değildi. Koca, eşinin talebi üzerine, parayı ödemezse hapse girebilirdi.
Evlilik mukavelesinde bazı hususlar tahtında kadının boşanma davası açmaya hakkı da vardı. İkinci eş alma durumunda, taahhüt ettiği aylık elbise parasını vermemesi halinde veyahut iz bırakacak şekilde dövdüğü takdirde...vs. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Mukavelede tesbit edilen bu hususlar gerçekleştiğinde, kadın, boşanma davası açabilirdi; bunun için mihri müeccelinden vazgeçmesi gerekmiyordu.
Cumhuriyet, elbette, kadına geniş haklar tanıdı; ama hukukkazanımların sosyal hayata yansıması için, eğitim şart. Ancak eğitilmiş kadın, gelenek ve çevre baskısından sıyrılarak sahip olduğu haklarının farkına varabiliyor. Kadını sınırlayan ve erkeğin kölesi yapan, İslâminançlar değil, yanlış yorumlar. Aksi takdirde şeriata dayalı Osmanlı devletinde kadın, çağının kadınından daha ileri durumda olmazdı. Bu yüzden, "Haydı kızlar okula" derken "siz başörtülüler dışarıda kalın" diye ayrımcılık yapmak, sadece onlara değil Türkiye'ye de ihanet.
1910'da ressam Zonaro'nun Göksu tablosunda bir Osmanlı kadını.
Yayın tarihi: 26 Şubat 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/26//haber,E47F286320B24C318E221480481AF819.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.