O kadar okul, o kadar yüksek lisans... Hâlâ bazı çok temel bilgilerim eksik. Türkiye coğrafyası nanay mesela. Nehirler, göller, dağlar, sonradan yapılmış seyahatlerden hatırlananlara emanet. Tarihle ilgili bazı dönemler çok net de birtakım savaş ve yer isimleri, sanki rüyamda fısıldanmış veya bir filmde seyredilmiş gibi bulanık anılar getiriyor aklıma... Ve sonunda bütün bunların sebebi, benim liseyi bitirdiğim 1989 yılından 18 yıl sonra Amerika'da bulundu. Ergenlik dönemindeki gençler sabah uyanamıyormuş kardeşim! Aslında bunu bilmek için uzun araştırmalar ve istatistikler yapmaya gerek yoktu. 1982-89 yılları arasında bizim okul servisinde yapılacak kısa bir gözlem yeterli olabilir, bu gerçek daha önce ortaya çıkabilirdi. Bahsettiğim yıllarda bir sis perdesinin arkasından, hayal meyal hatırladığım film kareleri var. Saat çalıyor, banyoya kesiyoruz, uyanmak için yüzüme su çarpıyorum, ama gözlerimden birisi inatçı ve hâlâ kendini kapamış, için için uyuyor! Tekrar yatak odama kesiyoruz, çocukluğumdan beri geceleri uyumak için binbir türlü çare ve numaraya başvuran ben, çoraplarımı giyerken uyuya kalmışım! Mutfağa kesiyoruz, önümde ne olduğunu bile hatırlamadığım bir şeyleri, ballı sütle yutmaya çalışıyorum! Ve okul servisindeyiz. Yaşayan Ölülerin Sabahı! Bir minibüste 12 ila 18 yaş arası muhtelif çap ve ebatlarda, bordo kazak gri etekli, atkuyruklu, ergen zombi! Akşamüstü okuldan dönerken şoförü isyan ettirecek kadar çok konuşup gürültü yapan bu gruptan çıt çıkmıyor. Kimi gözü kapalı, kimi gözü açık uyuyor. Okula gelindiğinde daha az derin uyuyanlar, daha derin uyuyanları uyandırıyor ve tek sıra halinde sınıflara yürünüyor!
SORUN MELATONİNDE İşte henüz 08.00'i bile göstermeyen o saatlerde, eğer ilk ders Marmara Bölgesi'nin göllerini veya Yüzyıl Savaşları'nı konu etmişse, benim Marmara Bölgesi göllerinden bihaber olmam veya Yüzyıl Savaşları'nı film sanmam, anlaşılır bir durum! Zira araştırmalar ergenlik çağındaki gençlerin vücut saatlerinin erişkinlerden ve çocuklardan farklı çalıştığını gösteriyor. Gece saat 23.00'ten önce ergenlerin vücudu melatonin salgılamaya başlamıyor, dolayısıyle uykuları gelmiyor. Aynı şekilde sabah 08:00'den önce kalkmaları da mümkün değil, çünkü melatonin hormonu ancak bu saatlerde duruyor. Yani 12-19 yaş arası, okuldaki ilk ders genellikle çöpe gidiyor. Çünkü çocukcağızın aklı ve vücudu daha yerine gelmemiş. Başka bir araştırmaya göre, ilk derste uyuya kalan gençlerin oranı yüzde 28. Ki bu konuda, ben ve sıra arkadaşım Ayşe, 80'li yıllarda özel bir teknik geliştirmiştik! Sıraya kafanı yan koyup, tek elinle yüzüne siper yapıp gözlerinin kapalı olduğunu saklar, diğer eline kalemi alıp deftere 180 derece açıyla tutarsın! Hoca kürsüsünden, başını eline dayamış not alan bir siluet görünür, oysa yüzde 28'lik oran, bu tekniğimiz başka öğrenciler tarafından da benimsendikçe, git gide ve hatta horul horul artmaktadır. Araştırmanın yapıldığı dönemdeki benzer çareleri de göz önüne alarak, o görünen yüzde 28'in yüzde 50'lere vardığını rahatlıkla söyleyebilirim. Amerika'da bu araştırmaların şaşırtıcı sonuçlarından sonra, liselerde ders saatlerinin geçe kaydırılmasını savunanlar, sadece ilk dersin kaçırılacağını değil, 08.00'den önce kalktıkları için sürekli yorgun ve uykusuz olan gençlerin, obezite, öğrenme güçlükleri, hiperaktivite gibi sorunlarla da boğuşacağını söylüyorlar. Amerika'nın bazı bölgelerindeki liseler, okul zilini 07.30'dan 08.40'a almışlar. Devamsızlık aniden azalmış ve merkezi sistem sınavlarda, bu bölgelerin başarısı artmış! Tüm genç arkadaşlarımın bu yazımı ve sözkonusu öneriyi alkışlarla karşılayacağını tahmin ediyorum. Özellikle evden daha erken çıkmanın gerektiği trafik sorunlu İstanbul'da. Ne yazık ki, yaşadığımız ülkede, gençlerin saatlere göre melatonin seviyesi ve sabah derslerinde bunun yapacağı değişikliklere filan henüz gelemedik. Biz henüz şuralardayız: Okul var mı?!
Yayın tarihi: 20 Ocak 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/21/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.