Müzisyen Fabian, star olarak nitelendirilmekten hoşlanmıyor, "Sıradan bir anneyim," diyor.
Lara içten Kenneth çekingen
Biri 1000 dolarla gittiği Kanada'da müzik şirketi kurdu, diğeri işportacılıkla başladığı ayakkabı işinde dünya devi haline geldi. Geçtiğimiz hafta ülkemize gelen Kenneth Cole ve Lara Fabian, becerileri kadar içten tavırlarıyla da dikkat çekti..
2007 Marka Konferansı 13-14 Aralık tarihlerinde Çırağan Sarayı'nda gerçekleşti. Bu yıl sekizincisi düzenlenen konferansın, yine dünyaca ünlü ve başarılı konukları vardı. Konferansın ana sponsoru World Card, konuşmacı olarak bugün tüm dünyada 600'den fazla mağazası olan bir perakende imparatorluğunun yaratıcısı Kenneth Cole'u davet etmişti. Çünkü işe New York'ta işportada ayakkabı satarak başlayan Cole, yoktan var olunabileceğinin en güzel ispatıydı. Yapı Kredi Bankası ise seçimini müzisyen Lara Fabian'dan yana kullanmıştı. İtalya'dan cebinde sadece 1000 dolarla ama yüreğinde koca bir umutla gittiği Kanada'da kendi müzik şirketini kuran ve bugün albümleri 10 milyondan fazla satan Fabian'ın markalaşmak isteyen Türklere bir nasihati vardı: "Samimi olun ve yüreğinizin götürdüğü yere gidin." Cole ve Fabian isimleri bugün milyonlar tarafından takdir ediliyor. Ama onlar hâlâ kendilerini yeterli bulmuyor, daha çok çalışmak istiyorlar. Bu nedenle tüm dünyayı dolaşıp başarılarının sırrını başkalarıyla paylaşıyorlar.
YILDIZLAR YALNIZ OLUR
Konuk, sesiyle milyonları kendine hayran bırakan bir şarkıcı olunca, konferans da müziksiz olamazdı. Lara Fabian sahnede moderatör BJ Cunningham'ın sorularını şarkılarla yanıtladı. İtalyanca, Fransızca ve İngilizce, üç farklı dilde şarkı söyleyen Fabian, "Hangi dilde söylerseniz söyleyin, samimi olduğunuz sürece anlatmak istedikleriniz dinleyiciye ulaşır," diyor. Yine de ciddi meseleleri gündeme getirmek istediğinde İtalyancayı tercih ettiğini belirtmeden geçmiyor. Fabian popüler müzik yapmamasına rağmen albümleri 10 milyondan fazla satıyor. Yine de 'star' tabirini kesinlikle kabul etmiyor. "Starlar karanlıkta tek başlarınadır. Ben ise yalnız değilim," diyor. Gerçekten de samimi davranışları, içten açıklamalarıyla hiç de star edası taşımıyor. Müzikli söyleşi sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlamak için toplantı odasına geldiğinde, odada sigara içen birini görünce hemen geri çıkıyor ve odanın havlandırılmasını istiyor. Tekrar içeri girdiğinde ise defalarca özür dileyerek, "Sigaralı ortamlarda asla bulunamıyorum. Bu konuda çok titizim, lütfen beni yanlış anlamayın," diyor. Fabian, başarısının ardında samimi duygularının yattığını üstüne basa basa tekrarlıyor. Ne de olsa Sicilyalı kanı taşıyor. "Biz Akdenizlilerin insani yönleri çok gelişmiştir. Ben de bunun avantajını kullanıyorum. Sahnede şarkı söylerken, şarkıyı hissediyorum. O an şarkıdaki karakter acı çekiyorsa, ben de acı çekiyorum," diyor. Zaten adalet duygusu Fabian'da ağır basıyor. Hukuk eğitimi alan Fabian, hayatını çocuk suç bilimine adamayı planlıyormuş. Ama onun hayatında müzik hep ağır basmış. Sekiz yaşında Brüksel Kraliyet Konservatuvarı'na başlamış ve ilk şarkısını da yine o yıllarda yazmış. 1988 yılında Celine Dion'un birinci olduğu Eurovision'da dördüncü olmuş. 1990 yılında ise elinde bavulu ve cebinde 1000 dolarla Kanada'ya gidip, orada kendi plak şirketini kurmuş. İçten ve samimi şarkılarıyla da bugün albümü en çok satan müzisyenler arasına girmeyi başarmış. Fabian tıpkı Türkler gibi kalabalık bir aileden geldiğinin altını çiziyor. Üç ay önce anne olan sanatçı, kızını annesine bırakarak Türkiye'ye gelmiş. "Altı aydır ilk kez şarkı söylüyorum," diyor. O tüm dünyanın gözünde bir diva olsa da kendini, "Ben bir anneyim," diye tanımlıyor. Çocuğunun geleceğinden endişe eden, akşam doğru beslenip beslenmediğini merak eden bir anne. Doğum sonrası hâlâ veremediği birkaç kilo yüzünden koyu renk giydiğini itiraf edecek kadar da içten.
ÇİN'İ DIŞLAMAYIN
"Çin malı almam, Çin'de yapılmış bir şeyi asla giymem," mi diyorsunuz. O halde Kenneth Cole'un size söyleyecek bir çift sözü var: "Artık Amerikan bayrakları bile Çin'de üretiliyor." İtalyan markalarının birçoğunun da Çin'de üretim yaptığına değinen Cole, bir ürünü en ucuza nerden tedarik ediyorsanız, orayla iş yapmalısınız," diyor ve ekliyor: "Üstelik Çin'e gidip oradaki fabrikaları gezin. Çalışanların çoğu İtalyan. Daha ucuz olduğu için Çin'de üretim yapmayı tercih ediyorlar." Kenneth Cole ismi bugün 700 milyon dolar ediyor. Oysa Cole, işe New York'ta bir tır içinde ayakkabı satarak başlamış. O dönemde Manhattan'ın merkezinde tır park edip, ayakkabı satmak yasak olduğu için de yaptığı işi bir kılıfa sokmuş ve prodüksiyon şirketi adı altında ayakkabı satmaya başlamış. Markasına da kendi ismini vermiş. Bunun riskli olduğunun farkında, ama Cole risk almadan başarının gelmeyeceğine inanıyor. Ama o, bu ismin büyüklüğünü sadece restoranlarda rezervasyon yaptırırken anımsıyor. Bunun dışında ismini, parasını ve zamanını sosyal sorumluluk projeleri için harcamayı tercih ediyor. Amerikan AIDS Vakfı Yönetim Kurlu Başkanı olduğu için, sık sık HIV ve AIDS'le ilgili kampanyalar düzenlediğini söylüyor ve insanları toplumsal meselelere karşı daha duyarlı olmaya çağırıyor.
AKLI ALIŞVERİŞTE KALDI
Cole da tıpkı Fabian gibi samimi ve hatta biraz da çekingen. Konuşması bittikten sonra, çok uzun sürmediği için sevindiğini belirtiyor: "Çünkü alışverişe gitmek istiyorum," diyor. Hatta alışveriş için bizden bazı tüyolar istiyor. "Türkiye'de çok iyi alışveriş merkezleri olduğunu biliyorum. Çok yakında burada bir Kenneth Cole mağazası açacağım," diyor. Sonra da önce Kapalıçarşı'yı, ardından da İstinye Park'ı gezmek için yola koyuluyor.
Yayın tarihi: 16 Aralık 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/16/pz/haber,78AC004272D04D899DC0FFC943FCE938.html
Tüm hakları saklıdır.