kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Aralık 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
MAHMUT ÖVÜR

Emanetçilikten abiliğe Cindoruk

Ben 1956 yılında doğduğumda, o büyük olasılıkla Hukuk Fakültesi'nden yeni mezun bir genç olarak siyaset koridorlarında ısınma turu atıyordu.
Ne zaman DP üyesi oldu bilmiyorum ama adı ilk kez Yasssıada Mahkemeleri'nde duyuldu. O gün bugündür de hiç inmedi siyaset sahnesinden. Hiçbir partiye de tam ısınamadı. DP geleneği içinde yer almasına rağmen hep zikzaklar çizdi. Ayrıldı, yeni parti kurdu ama tutunamadı geri döndü.
Ne tam birinci adam oldu, ne de siyasetten koptu.
Ekşisözlük'çülere göre; "Elini taşın altına koymaktansa, lafla peynir gemisi yürütmeyi 'düstur' bellemiş bir politikacı" ydı.
Türk siyasetinin ilginç siması Hüsamettin Cindoruk'tan söz ediyorum. Bizim kuşak bu adı, 80'li yılların ikinci yarısında Demirel'in "emanetçisi" olarak tanıdı.
Üslubuyla siyasete farklı bir renk kattığı dönemdi o yıllar. 12 Eylül darbecilerini de, Özal'ı da en sert eleştiren politikacı oydu. Siyasi partilerin kapatılmasını en veciz biçimde şöyle eleştiriyordu:
"On yılda bir 'Vefa Bozacısı'nı da kapatsanız, o da güzel boza yapamaz."
Sonra birinci MİT raporunda Banker Bako ile ilişkileri olduğu iddia edildi. Kendi adıma bilgi hazinem daha da genişledi.
Ve ilk kez 1992'de Meclis Başkanı olduğu zaman Meclis'teki odasında yüz yüze geldim.
Tutarlı bir "demokrat" portresiyle karşı karşıya olduğumu düşündüm. Klasik sağcı politikacılar arasında "ayrık otu" gibi duruyordu.
Onu diğer sağcı politikacılardan ayıran özellik belki de Ankara'da Çankaya İlkokulu'nda eğitime başlayıp, Atatürk Lisesi'ni bitirmesiydi.
90'lı yılların ikinci yarısında yine zikzak yapmaya başladı.
28 Şubat postmodern darbesinin en ateşli savunucularından biriydi. DYP ile de yollarını ayırmış, Demokrat Türkiye Partisi'ni kurmuştu. Onun o dönemki tavrını Yıldırım Türker şöyle yorumluyordu:
"Statükonun gece bekçisi"...
O yıllardan sonra, onun da içinde yer aldığı merkez sağ siyasal hareketler hızla kan kaybetmeye başladı.
Önce 2002 seçimleri, ardından 2007 seçimleri o hareketleri bitiş noktasına getirdi. Bu bitiş sürecini o da göremedi. Özellikle 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde merkez sağın iki partisinin de Meclis'e girmemesine o da açıklamalarıyla destek verdi. Geçmişteki "demokrat" kimliğiyle 367 kuşatması içinde yer alması tam bir çelişkiydi.
Seçimlerden sonra bir süre sessiz kalan Cindoruk, sessizliğini tam da "merkez sağı nasıl ayağa kaldırırız" tartışmalarının yapıldığı o günlerde "Türkiye'nin kurtuluşu solda" açıklamasıyla bozuyordu.
İşte bu siyasi geçmişe sahip Cindoruk, bir kez daha sıcak siyasetin gündemine oturdu. Mehmet Ağar, travma yaşayan Demokrat Parti'nin başına geçmesini istiyordu.
Kendini yenileyemediği için çağı yakalayamayan, toplumun gerisinde kalan bir parti, yüzünü geleceğe değil, geçmişe çevirmişti.
Tarihin garip tecellisi mi bilinmez ama tam 20 yıl önce 1987'de Cindoruk, "emanetçi" olarak DYP'nin başındaydı. Şimdi "ağabey" olarak 2007'de yeniden başa geçmesi isteniyor.
Suç Cindoruk'ta mı, yoksa 60 yıllık geleneğe sahip bir hareketin kadrolarında mı?