Biliyoruz, Dışişleri Bakanlığı doğrulamayacak ama gelişmelerden edindiğimiz izlenime göre, Ankara'da Kıbrıs için yeni bir yol haritası hazırlanıyor. Önce KKTC'den iki taze demeç aktaralım:
İlki Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın: "Bizim politikamız yerleşik BM parametreleri çerçevesinde birleşik iki eşit kurucu devlete dayalı bir
federal çatı altında ortaklık devletidir."
Diğeri Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Turgay Avcı'nın: "Kıbrıs Türkleri'ni
bağımsız, özgür ve refah dolu günlere erdirinceye kadar yürümeye devam edeceğiz."
Cumhurbaşkanı "Federal çatı altında ortak devlet" derken, Dışişleri Bakanı'nın "Bağımsızlık"tan söz etmesi tuhaf değil mi?
Tuhaf ama çelişkili değil. Biri gelecek yıl başlatılacak son girişimin çerçevesini çiziyor, diğeri ise o girişim sonrasının ufkunu gösteriyor.
Yine izlenimlerimize göre, yeni yol haritasının uygulamaya konulması için iki gelişme bekleniyor:
1- Önümüzdeki ay Kosova'nın nihai statüsünün belirlenmesi.
2- Gelecek Şubat'ta Güney Kıbrıs'taki başkanlık seçiminin sonuçlanması.
Kosova'daki çözüm "Dondurulmuş" ayrılıklar için ilham, hatta emsal oluşturacak. Güney Kıbrıs'taki seçimin sonucu ise Rumlar'ın birleşme arzusu taşıyıp taşımadıklarını ortaya koyacak.
Ruslar'dan al haberi Ankara'nın yeni yol haritasıyla ilgili en ciddi ipucunu geçenlerde Ankara, Atina ve Lefkoşa'da bir dizi görüşme yapan Rusya'nın Kıbrıs özel temsilcisi Leonid Abrambov verdi:
"Türkiye artık 8 Temmuz'un lafını bile duymak istemiyor." Abromov, "8 Temmuz" ifadesiyle, BM Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Gambari'nin (Şu sıralar Myanmar kriziyle uğraşıyor) çabalarıyla Talat ve Papadopulos'un 8 Temmuz 2006'da imzaladıkları belgeyi kastediyor. İki lider o anlaşmayla bir yandan günlük yaşamda ortaya çıkan sorunları çözmek, bir yandan da tarafları kapsamlı ve kalıcı çözüme götürecek süreci hazırlamak için komisyonlar oluşturmayı taahhüt etmişlerdi.
O tarihten beri hiçbir ilerleme sağlanamadı ama Papadopulos, 8 Temmuz belgesinin yeni bir başlangıç olduğunu, yani
müzakerelere "Sıfırdan" başlanması gerektiğini öne sürmeye başladı.
Türkiye ise tam tersine uluslararası hukuk gereğince
müzakerelerin "Kaldığı yerden" devam etmesi ni savunuyor. "Kaldığı yer" neresi? Elbette BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hazırladığı ve referandumlarda Türk tarafının kabul, Rum tarafının ise reddettiği plan. Anlamı:
"Ya o plan ufaktefek değişikliklerle ileri götürülüp çözümün anahtarı olur ya da..." Son tarih: 2008 sonu İşte o "Ya da"nın adının konması için Türkiye, 2008 Şubat sonrası BM'ye yeni bir girişimde bulunması çağrısı yapacak. Ama bir koşulla: Annan Planı temelinde en geç yıl sonuna kadar çözüm.
Güney Kıbrıs'taki kamuoyu araştırmaları Papadopulos'un seçimi açık farkla kazanacağını gösterdiğine, Papadopulos da Annan Planı'nın yeniden masaya getirilmesini asla kabul etmeyeceğini açıkladığına göre, BM ya yeni bir girişimi göze alamayacak ya da "Bile bile lades" diyebileceğimiz birkaç aylık sonucu belli diplomatik deneme yapılacak.
İşte o sürecin ardından Türkiye "Joker"i çıkaracak:
Madem BM modeli birleşme olmuyor, o halde AB modeli birleşme denensin. Anlamı: Önce ayrılsınlar, sonra AB bünyesinde birleşsinler. Çekler ve Slovaklar gibi. Sırplar ve Karadağlılar, hatta Kosovalılar gibi. Öyle ya; Kosova'nın bağımsızlığına karşılık Sırplar'a AB üyeliği vaat edilmiyor muydu?
Bu "Joker", adını koymak gerekirse, "İki devletli çözüm" anlamına geliyor. KKTC Dışişleri Bakanı Turgay Avcı da, yukarda aktardığımız demeciyle onu kastediyor.
Zaten ABD'den ve AB'den Türkiye'ye Kıbrıs baskılarının hemen tümüyle kesilmiş olması, uluslararası topluluğun da bu olasılığa hazırlandıklarını ya da en azından öyle bir çözüme pek şaşırmayacaklarını gösteriyor.
Kıbrıs gelecek yıl çok sürprize gebe, çok...
Yayın tarihi: 28 Kasım 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/28//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.