kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Kasım 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Kof milliyetçilik

BAZI okurlarımla yazışıyorum. Mesela geçen gece Oxford Üniversitesi'nde siyaset bilimi dalında doktora çalışmalarını sürdüren Gökhan Yücel'e bir e-posta gönderdim.
Değindiğim konulardan biri de "söylem" ile "eylem" arasındaki farktı.
Türkiye-Bosna Hersek maçı yeni bitmişti. Tutku ve sevincine gem vuramayan halkımız, havaya kurşun saydırıyordu. Yücel'e şu örneği verdim:
Maça gidenlere sorun... En ateşli milliyetçi onlar. " Vatan için canımı veririm " derler gururla.
Ama maçın son 20 dakikasında görmeliydiniz o milliyetçileri...
Durum 1-0 idi... Yenilecek bir kaza golü, belki de büyük rüyanın sonu olacaktı. Takım kötü oynuyor, topu ayağında tutamıyordu. Gel gör ki desteğin elzem olduğu o anda, tribünler dut yemiş bülbüle dönmüştü.
Stat hoparlöründen anons yapılıyor, spiker yalvarırcasına, " Hadi arkadaşlar 20 dakika kaldı, lütfen susmayalım " diyordu... 15 ve 10 dakika kala aynı anonslar yineleniyordu...
Ancak tezahürat gelmemesi yetmezmiş gibi, tribünlerden anonsu protesto eden ıslık sesleri yükseliyordu...
Utanacak haldeydik!
İster milliyetçilik deyin, ister ulusalcılık ya da vatanseverlik ... Ya da basitçe futbol severlikten söz edin; sonuç: Nerede, ne yapacağını bilemeyen, şaşkın bir ruh hali bu...
Olur olmaz pantolonunu indirip amcalarına pipisini gösteren ama en gerekli anda yaralı parmağa işemeyi beceremeyen bir çocuk gibi!
Bize eleştiri: Az daha finallere gidemiyorduk. İstanbul'da kaybettiğimiz Yunanistan maçından sonra yapılan tüm yorumlar, kötü futbolun sorumlusu olarak Fatih Terim'i gösteriyordu. O halde, yüreğimizi ağzımıza getiren bu hocanın, birinci sayfanın tepesinde, hem de son iki maçı kurtaran Nihat'ın üstünde ne işi vardı?