İkinci Dünya Savaşı'nın son yılları, vakit ikindi sularıdır. İstanbul'u kenar mahalledeki kulübelerinden alımlı konaklarına kadar tanıyan, seven ve sevdiren, sevimli ve muhterem Sermet Muhtar Alus, Kadıköy iskelesinde vapur beklemektedir. Birinde beyaz ketenden kabuk gibi ceket, pantolon; öbüründe bej rengi faniladan mum gibi elbise," ile soluk soluğa iki kişi gelir, karşısındaki kanepeye oturur. Bu sırada iskeleye Ada'ya gitmek üzere 'Bayraklı' dedikleri lüks bir vapurcuk yanaşır. Ve beyaz keten' elbiseli adam, arkadaşına "Lokantası, büfesi, içkisi miçkisi velhasıl derununda kuş sütünden maada hepsi tamam," vapuru göstererek başlar konuşmaya: "Köprüden daldım içine. Tıkır tıkır yolu tuttuk. Oh keka, dünya varmış. Sarayburnu açığında garsona seslendim: Aman bana bir nargile! Herif, yok demez mi? O saniye tepemden vurulmuşa döndüm. Yiyecek, içecekten kuş sütünden başkası bulunsun da nargile bulunmasın!" 'Nargile' nasıl bir keyif aracıdır ki, 50-60 yıl öncesi İstanbul'unda 'efendi'den adamları bile çıldırtmaktadır? Ve bugünün gençlerinin dahi en çok rağbet ettikleri keyif vericilerden biridir? Deniz Gürsoy, Oğlak Yayınları arasında çıkan
Nargile: Bir Nefes Keyif kitabında, nargile'nin fotografisi eşliğinde okurunu keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculuğun ana duraklarından kiminin adları dahi bu yolculuğa bir referans olabilir: Nargilenin tarihi, kültürü, anatomisi, içime hazırlanması, içme adabı, içilecek yerler... Daha önce bu köşede yazmıştım, ki Deniz Gürsoy da kitabında kaynak olarak gösteriyor; nargile içerken dumanına revnak katmak amacıyla şu dört koşul yerine getirilmelidir: "Şişe, meşe, köşe, Ayşe..." Yani nargilenin 'şişe'si iyi, ateşi 'meşe' kömüründen olacak, güzel bir 'köşe'de içilecek ve 'Ayşe' adı pek önemli olmasa da güzel bir 'hatun' tarafından sunulacak. Ve Gürsoy, bu dört koşulu şu önerisi ile muhkemliyor: "En az bir, bir buçuk saat ayırın nargile içmeye..." Ben, hiçbir zaman nargile tiryakisi olmadım.
Babam, sigara tiryakisiydi; ama ayda bir mutlaka 'sigaranın zehrini temizlemek' için nargile içerdi; rahmetli kardeşim Şefik de... Ama saat tuttum, kitap gerçekten de 'nargile keyfi' misali bir saat içinde okunuyor. Düşmanları
Nargile: Bir Nefes Keyif kitabını, 'tütün'e bir güzelleme olarak niteleyebilirler, ki Gürsoy'un yazdıkları da gerçekten öyledir, fakat şu önerisi de göz ardı edilmemeli: "Nargilenin içiminin keyifli olduğu herkes tarafından malum, ancak bu kadar keyifli olması, zararsız olduğunu göstermez. 'Sigarayı puro, puroyu nargile, nargileyi de teneşir ya da mezar paklar,' diyenler, haksız değiller."
VE BİR NOT:
Gençliğimde Beyazıt'taki Simkeşhane'nin arkasındaki set üstünde bulunan kahvelerde, nargile tiryakileri hoşkin, pişpirik gibi kâğıt oyunları değil de satranç ya da dama oynardı. Galata Köprüsü altındaki Ümmü Gülsüm Çayevi'nde ise oyun yoktu; mesela Murat Sertoğlu, nargilesini fokurdatırken 'eski yazı' ile pehlivan tefrikalarını yazardı.
EDEBİYAT KÜTÜPHANESİ
Söz, kitaptan açılmışken bir 'edebiyat kütüphanesi' de konuğu olsun bu yazının. Nesnel tanıtımı, binlerce şiir ve öykü örneği, beş bin fotoğrafı ile 10 bini aşkın edebiyatçı, kültür ve bilim adamı bir 'kütüphane'ye nasıl sığar? Üstelik bu yazarların doğum-ölüm günleri ve Cumhuriyet tarihi boyunca 200 kadar kuruluşun verdiği ödül listesiyle... İhsan Işık, ömrünü adadığı bir çalışmayla bütün bunları üç cildi İngilizce, 10'u Türkçe olarak
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi adı altında kültür hayatımıza kazandırdı.
Bugünkü Tüm Yazıları
Bir nefes keyif: Nargile...
Yayın tarihi: 10 Kasım 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/10/ct/durbas.html
Tüm hakları saklıdır.