kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Ekim 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Tezkereden...

Futbol yürek işi olduğu kadar, yetenek ve akıl işi de. Atina'da 4-1 yenen takım, yetenek ve aklı daha çok konuşturmuştu.
Buradaki takım, ki çoğu aynı, üstüne yıkılan yürek yükünü taşıyacak yetenek ile akıl ortalamasını gösteremedi.
Belki biraz da şundan:
Oyun kuramıyoruz!
Milli Takım'daki oyuncuların hiçbiri kendi "büyük" takımlarının "lider" oyuncuları, oyun kurucuları değil artık.
Beşiktaş'ın lider de olamayan iki lideri Ricardinho ile Delgado.
Fenerbahçe'nin Alex ve ilaveten, mevkisi ile değil karizmasıyla, Roberto Carlos.
Galatasaray'ın Lincoln; hatta ikinci planda görünmesine rağmen Linderoth, hatta geriden Song.
Bir tek Aurelio Fenerbahçe'de "oyun kuran lider"e yakın; o da sadece yakın ve Milli Takım'da üstelik geri dörtlüye gömülü kalıyor. Emre ve öteki "top cambazları" her topu, bizim sahada karşı kaleye sırtları dönük isteyip ona oyun dahi kurdurmuyor zaten.
Brezilyalıyı "alkışlamak için elde kalan son Mehmet" yapmak da yetmiyor; şimdi Lincoln "Türk olsun" isteniyor.
Oysa, yaşlı gövdesi yavaşça gençleşen Yunanistan'da Karagounis, 10 numara olarak Panathinaikos'un da "oyun lideri" sayılıyor.
Onun ardından Basinas da o sorumlulukta.
Neyse.
Futbolu seven ve bilenler diyebilir ki; "Herkesin oyun kurması beklenir".
Tamamen öyle.
O zaman, Song, Linderoth, Lincoln gibi bir hattınız olacak asgari.
Geriden Gökhan, Servet ve çok çok koşsa da İbrahim Üzülmez ile oyun kuramıyorsunuz.
İtalya'dan sonra İngiltere'de (yarım) oynasa da Emre ile Arda, Tümer, Tuncay, Gökdeniz gibi "yıldızlar" ın hiçbirine baskılı, hızlı, vücut vücuda futbol ülkelerinde orta sahada sürekli yer yok. Anormal top kaybediyorlar. Ve siz onların hepsiyle birden oynuyorsunuz.
Ama futbol hoştur.
Gidip Norveç'i yenebiliriz. Yahut tezkere (yani teskere) alıp veda edebiliriz.
Yine de futbola futbolun çok çok ötesi şeyler yüklerseniz, çok üzülürsünüz. Hem o hatıralara, hem futbola, hem sahadakilere haksızlık edersiniz.
Sahadakiler bir yana; tribünde, sokakta, hatta kulübede bizim öğrenemediğimiz bu.
Bir de giderek öğrendiğimiz var: Hakkını, emeğini, aklını teslim edip rakibi takdir edebilmek. Yunanistan da olsa. Bunu orada da öğrenen var; ama nefretle hiç öğrenmeyen de. Buradaki gibi.
Futbol ile insanlık belki böyle böyle ilerliyor.