kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Ekim 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Can sıkıcı bütçe

2008 yılı bütçesi, 60. Hükümet'in ilk ciddi icraat belgesi olacak. Ancak bütçe hazırlıkları sancılı geçiyor. Geçtiğimiz hafta yapılan Yüksek Planlama Kurulu (YPK) toplantısına sunulan tablo da Başbakan Tayyip Erdoğan'ı rahatsız ediyor. Bir yandan seçim yılının maliyeti diğer yandan IMF markajında 2008'in geleceği, ekonomi yönetimini zorluyor. IMF ile yeni bir programın kavşağındaki Türkiye, neredeyse tabu haline gelen çapayı sorgulamak zorunda kalıyor. "Faiz dışı fazla!" Evet, 2007 yılında GSMH'nin yüzde 6.5'i düzeyinde faiz dışı fazlaya ulaşılması imkansız gibi. Üstüne üstlük 2008'de de yüzde 6.5 faiz dışı fazla verilemeyeceği görülüyor. Bu nedenle IMF'nin bugün başlayacak Ankara ziyaretinde, "faiz dışı fazla"nın tartışmaya açılması kimseye sürpriz gelmesin. Amaca ulaşılır, ulaşılmaz. O, ayrı konu. Ama ekonomi kurmayları, açıkça "esneklik" arayışında

Yüksek faiz sendromu
Gelelim YPK toplantısında dışarıya yansıyan havaya. Herşeyden önce 2007 yılında sadece faiz giderlerinde nisbi düşüş söz konusu. Bunun dışında tüm gider kalemlerinde ödenek limitleri aşılmış durumda. Yani sert bir frene ihtiyaç duyuluyor. Gelir tarafında ise ikili yapı göze çarpıyor. Özelleştirme hasılatı, toplam bütçe gelirlerini iyi gösteriyor. Vergi gelirlerinde ise 4 milyar YTL'den az olmayacak kayıp hesaplanıyor. İthaldeki KDV, tütün mamulleri ve dayanıklı tüketim mallarından alınan ÖTV umut vermiyor. Haliyle, harcamaların kısılması, gelirlerin biraz daha artırılması isteniyor. Halka yük bindirecek önerilere ise Başbakan Erdoğan kolaylıkla vize vermiyor. Zam formülleri, 2007 yılında enflasyon hedefinin tutması için ileri tarihe bırakılıyor.
İş bununla da bitmiyor. Başbakan, yüksek faizden de hiç hoşnut olmadığını hissettiriyor. Projektörler hem Merkez Bankası'nın kısa vadeli faiz politikası hem de Hazine Müsteşarlığı'nın borçlanma stratejisine yöneliyor. Kur riskinden kaçınan Hazine'nin yüksek faizli YTL borçlanması yerine düşük faizli döviz borçlanması seçeneğini düşünmesi yer yer taraftar buluyor.
Yatırım tarafında risk merkezine "enerji sektörü" oturuyor. Enerji Bakanı Hilmi Güler'in iyi niyetli çalışmasına rağmen, arz sorunu aşılmış değil. Üstelik elektrik zammı da kaçınılmaz. Sanayii himaye eden, konutlarda fazla tüketimi caydıran bir tarife, enflasyon hedefinde sorun olmadığı görüldüğünde devreye girecek. Akaryakıt ürünlerinde en son 2004'te yapılan vergi ayarlaması da 4 yıl sonra gündeme gelecek. Fiyat içinde payı düşen vergi gözden geçirilecek.

Söz ağızdan çıkar
Hükümet'in iki taahhüdü ile ilgili ara çözüm arayışı da sürüyor. Sosyal güvenlik primlerinde 5 puan indirim ve turizmde KDV'nin yüzde 8'e çekilmesi. Özellikle sosyal güvenlikte toptancı yaklaşımın sonuç vermeyeceği ortada. TİM Başkanı Oğuz Satıcı'nın önerdiği meslek lisesi mezunlarına istihdam teşviki, gençlerin işe alınmasının özendirilmesi, işveren üzerindeki dolaylı yüklerin düşürülmesi daha rasyonel öneriler olarak masada. İş dünyasının ağzına bir parmak bal çalınmayacak mı? Tabii ki. Eldeki tek koz, araştırma ve geliştirme yatırımlarına vergi teşviği. Ötesi ise bir başka bahara.