11. Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül iç ve dış zorlamalara karşı partisinin, parlamentonun ve sivil toplumun desteğini alarak Çankaya yolunda. Gül'ün yakın çevresindekiler tüm güçleriyle ilk turda 367 ve daha fazla çoğunlukla seçilmesine çalışıyorlar. Demokrasi adına ikna yöntemlerini deniyorlar. Sık sık Yunanistan örneğini veriyorlar. Yunanistan'da bir dönem militarizmin gölgesindeki rejimin tarihi seçimler ve kararlarla olgunlaştığını savunuyorlar. Köşkteki ilk günlerinde anayasal kurumların boykotuyla karşılaşma riski bulunan Gül, toplumun geniş kesimlerine yaslanarak kaygıları gidermeyi hedefliyor. Belki de bu yüzden TOBB'daki temasların perde arkası bir başka önem taşıyor. TOBB demişken başkan Rifat Hisarcıklıoğlu'nun geleneksel ihtiyatlı ve dengeci tutumu biliniyor. Aykırı ses olarak görülen ATO Başkanı Sinan Aygün ise iki önemli telefon konuşmasıyla hayli şaşırmış görünüyor. Kısa süreli siyaset denemesinin ardından kendi dünyasına çekilen Aygün 10 gün önce babasını kaybetti. DP Genel Başkanı Mehmet Ağar'dan başsağlığı telefonu bekleyen Aygün'ü sırasıyla Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın araması gerçekten ilginçti.
Gaz mı fren mi? TOBB üyeleriyle bir araya gelen Bakan Gül'e yöneltilen bir soru ile yapılan bir yorum gündeme damgasını vurdu. İsimleri bizde saklı iki başkandan biri "Kamusal alan ve türban sorunu" karşısında ne yapacağını sorarken, bir diğeri "Türban eşinizin bireysel tercihi. Bu kadar teslimiyetçi görüntü vermeyin" dedi. Gül, nerede nasıl hareket edeceğini bilen bir devlet adamı profili çizdi. "Rövanş aklımdan bile geçmiyor. İhtiras ve heves içinde değilim. Sorumluluk duygusuyla davranacağım" mesajı verdi. Anayasal çerçeveye sadakatini yineledi.
Türban demişken, Gül, ailesini üzen bir karikatürü de anlattı. O karikatürde, Köşk'ün kapısı çalınıyormuş. İçeridekiler, "Acaba kim geldi, dilenci mi?" diye düşünce balonu açarken güya Bayan Gül tasvir ediliyormuş. Tabi olayın rencide edici boyuta varması can sıkıcı. Gül'ün cumhurbaşkanlığı karşısında kaygılı olanlar dahi yavaş yavaş "bir şans verelim, meclisin kararına saygılı olalım" noktasına geldiler bile.
Sezer'den farklı çizgi Gül'ün, iç dünyasını etkileyen en belirgin açılımı Özal benzetmesi oldu. "Merhum Özal gibi birlikte dünyayı dolaşacağız. Sizlere yeni fırsatlar yaratacağız" dediğinde, bir Oda Başkanı Gürcistan'da Sezer'den işittiği azarı anımsattı. Bir iş adamının tıkanan bağlantıları için ricacı olduğu Sezer'den, "Ben iş takipçisi miyim?" yanıtı aldığını aktardı.
Patronların genel yorumlarına gelince, Başkan Hisarcıklıoğlu, "Siyaset ekonominin önüne geçti" uyarısında bulundu. Halim Mete, "Siyaset rafa kalksın, ekonomiye dönelim" dedi. Nafi Güral, "Karar meclisin, müdahale hakkımız yok. Ekonomiye odaklanalım" vurgusu yaptı. Tanıl Küçük eleştirel bakışını, "Gül, Cumhurbaşkanı olarak bizi kucaklasın" temennisiyle noktaladı. Faik Yavuz iş adamlarının hep demokrasiyi savunduğuna değinirken, Murat Yalçıntaş Gül'ün Cumhurbaşkanığına layık olduğunu söyledi. Ekrem Demirtaş başkanlık sistemi önerdi. İbrahim Çağlar önümüzdeki dönemde gerginlik yaratılmamasını istedi.
Sözün özü Sivil toplum, sivil irade, sivil çözümler dayatmayla değil, uzlaşmayla olur. Kaygıları anlamayan kaygı doğurur.
Yayın tarihi: 20 Ağustos 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/20//haber,3522B56F00B84CDE94CD54F497E52EDA.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.