Türkiye'nin en genç rektörü Deniz Ülke ve en tecrübeli basketbolcularından Lutfi Arıboğan.
İlk görüşte aşk
Tuluhan Tekelioğlu
08.09.2007
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Deniz Ülke Arıboğan ve basketbol camiasının ünlü ismi Lutfi Arıboğan. Lutfi Bey eşine ilk gördüğü anda âşık olmuş. İçinde kıskançlık barındırmayan 25 yıllık beraberliğin sırrı ise 'her şeyi paylaşmak'..
Hiç de kolay olmadığını söylemek isterim. Onları bulmak, gerçekten mutlu olanları seçmek, bir de özel hayatlarını konuşmaya ikna etmek... Uzun süredir birlikte olan ve mutlu olduğunu sandığım çiftlerin telefondaki samimi konuşmalarından anladım ki aslında mutlu değiller. Özellikle de kadınların röportaj verme konusunda daha isteksiz olması beni çok şaşırttı. 50 sene sonra Türk halkı olarak, mutlu ve uzun süreli birliktelikleri geçmişte bıraktığımız güzelliklerden biri olarak mı anacağız? Demek ki en kısa zamanda evlilik üzerine bir psikologla konuşmam farz oldu.
Çölde bir vaha gibi görünen 'mutlu evliliğin' bir örneği daha... Deniz Ülke, Lutfi Arıboğan çifti. Onları basketbol buluşturmuş. Birbirleri için fedakârlıklarla geçen 25 senede iyi bir takım kurmuşlar. Kim, ne zaman geri çekilmesi gerekiyorsa yapmış. İkisi de kariyerlerinde roket hızıyla yükselirken ev hayatındaki dinginliği korumaya özen göstermişler. Üç ay önce Bahçeşehir Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanan Deniz Ülke Arıboğan'a, kocası "Türkiye'nin en akıllı ve güzel akademisyeni," diyor. Ülke Arıboğan ise kocasının ona verilen bir lütuf olduğuna kalpten inanıyor.
- Nasıl tanıştınız?
- Lutfi Arıboğan: Üniversitede öğrenciydik. Ben Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde okurken, Ülke de Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeydi. Bizi birleştiren şey, basketbol oldu. Yıl 1982. Üniversitenin erkek takımında oynarken bayan takımında oynayan Ülke'yi fark ettim. Aslında onu ilk, Mülkiye yakınlarındaki 'Laz Kafe' dediğimiz kafede görmüştüm. Uzaktan uzun uzun bakmıştım.
- İlk görüşte aşk mı?
- L.A: Evet. O zamandan beri de peşindeyim.
- Ülke Arıboğan: Lutfi'yi tanıdığımda zaten çok popüler bir basketbolcuydu. Meşhur 14 numara! Hem çok centilmen hem de çok iyi bir oyuncu. Kafede beni gördüğünün farkında değilim. Sonradan bir turnuvada beraber olduk. Beyefendi bir görünüşü vardı. Çok da akıllı bulmuştum. İlk gördüğüm anda diyemeyeceğim, ama zaman içinde daha çok hoşuma gitti.
- Kaç yaşında tanıdınız birbirinizi?
- L.A: Ben 22 yaşındaydım, Ülke 18'indeydi. Dört yıl sonra da evlendik.
- Neden bu kadar erken yaşta evlendiniz?
- L.A: Erken evlendik belki ama kararlarımız tereddütsüzdü. Hayatla ilgili beraber aldığımız bütün kararlar da son derece isabetliydi. Beraber büyüdük, olgunlaştık.
- Evlilikte genelde çiftlerden biri daha baskındır. Sizin birlikteliğinizde son sözü kim söyler?
- Ü.A: Kararları daha ziyade Lutfi verir. Daha akılcıdır, rahat karar alır. Ben daha duygusalım. Zamanla ona benzemeye başladım ama evin prensiplerini ortak oluşturduk. Bu prensipler de zamanla değişebilir, yumuşayabilir.
BABASIZ VE KOCASIZ BİR EV...
- Mesela ?
- Ü.A: Kocam eskiden evde çalışan kadınların pişirdiği yemekleri yemezdi. Mutlaka ben pişireyim isterdi. Ama şimdi yemek pişirmeye hiç vaktim yok.
- L.A: Ülke resim yapar gibi yemek yapar. Karımın elinden daha sık yemek yemeyi çok isterdim.
- Ü.A: Pazar kahvaltısında omlet pişirmediğim zaman evde büyük huzursuzluk doğabiliyor... (Gülüyorlar)
- İkinizin de günü dışarda yoğun ve uzun geçiyor. Aynı saatte mi uyanırsınız? Ayrı ayrı bir gününüz nasıl geçiyor?
- Ü.A: Saatimiz 07.00'da çalar. Gazete okuyarak güne başlarım. Her gün beş gazete okuyorum. göndeririz. Sonra birlikte mutlaka 25 dakika yürüyüş yaparız. 08.30 gibi evden çıkarız.
- Sizin iş temponuz rektör seçildikten sonra Lutfi Bey'e göre biraz daha ağırlaştı galiba...
- Ü.A: Günde 15-20 toplantı yapıyorum bazen. 7 bin kişilik bir üniversitenin başındayım. Çok hızlı değişen ve gelişen bir yapısı var. Akşamları saat 23.00'den önce eve gelemiyorum birkaç aydır.
- L:A: İki buçuk ay içinde evde üç gece yemek yiyebildi bizimle! (Lutfi Bey tırnaklarını yemeğe başlıyor.) Aile kurduğunuz zaman, bunu devam ettirmek için sihirli bir şeye ihtiyaç varsa, o da sevgi bence. Ülke'yle her zaman aynı değerlere sahip olduk. İkimizin de yoğun bir iş hayatı var. Ama buna rağmen ailemizi her şeyin önüne koyduk.
- İkinizden biri mutlaka fedakârlık yapmıştır. Bu dönem fedakarlık sırası sizde mi Lutfi Bey?
- L.A: Fedakârlıkları hep Ülke yaptı. Oyunculuk yıllarımda kamplar, maçlar, milli takım programları vs. Üstelik yeni evliydik. Oğlumuz daha bebekti. Ülke'ye minettarım.
- Ü.A: Haftanın sadece iki günü eve geldiği dönemler oluyordu. Evliliğimizde evde kalıp çocuklarla ilgilenen taraf ben oldum. Bütün sporcuların eşleri aynı şekilde yaşar. Babasız ve kocasız bir evi döndürmek zorundasınız. Eşinizi askere göndermek gibi. Ve bu askerlik bizde 15-16 sene sürdü!
- "Yeter artık," dediğiniz, isyan ettiğiniz zamanlar olmadı mı?
- Ü.A: Eşim daha çok yanımda olsun, diye arzu ettiğim zamanlar oldu tabii. Bir yandan da hayatla mücadele ediyorsunuz. Akademik kariyerinizde de iniş çıkışlar oluyor. Çocuklarınız var. Yüksek lisans yaparken oğlum oldu. Doktora bittikten sonra da kızım doğdu. Önemli olan birlikteyken zamanın iyi ve verimli geçirilmesi. Birlikte geçirdiğimiz çok kısa zamanları bile iyi değerlendirmeye çalıştık.
Deniz Ülke Arıboğan
* Lutfi'nin bakışıyla hep ısınmışımdır.
* Evde kalıp çocuklarla ilgilenen taraf ben oldum. Bütün sporcu eşleri aynı şekilde yaşar.
* Lutfi'ye evde Lu diye seslenirim.
* Babam bizi, dışardan gelecek tehlikelerden hep haberdar ederdi. Lutfi'yle tanışınca onu, beni tehlikelere karşı koruyacak bir bodyguard gibi gördü.
Lutfi Arıboğan
* Aileyi her şeyin önüne koyduk.
* Fedakârlıkları hep Ülke yaptı.
* Ülke'nin zaman içinde biriken eşyalarımı tasfiye etmesine bazen kızıyorum.
* Keşke riskli sporları yapmama müsaade etseydi... Ne paraşütle atlamama izin verdi, ne uçak kullanabildim, ne de motosiklet...
Yayın tarihi: 15 Eylül 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/15/ct/haber,1BC55BD53BFB4D4BAA77B0200267D6E1.html
Tüm hakları saklıdır.