Bir süre önce kaleme aldığımız
"Merkez sağ ayağa kalkabilir mi?" yazımıza DP ve Anavatan çevrelerinden çok ciddi tepki geldi ve geliyor.
Kimi öfkesini mevcut liderlere yöneltiyor, kimi yeni bir çıkış yolu öneriyor, kimi de eski liderlerin kurtarıcı olacağını ileri sürüyor.
Ama içlerinde biri var ki, birçok insanın aklından geçirdiği gerçekleri çok net biçimde
"Kral Çıplak" diyerek anlatıyor.
Yani açıkça
"Merkez sağ öldü" diyor.
Kim olduğuna gelince...
Kamuoyunun da yakından tanıdığı bu isim eski bakanlardan
Bülent Akarcalı.
Gönderdiği yazıyı biraz kısaltarak yayınlıyorum:
"Pazar yazınızın başlığı zaten kendi başına bir makale gibi.
Süleyman Soylu Bey'in görüşlerine tamamen katılıyorum. Ancak, ben artık '
merkez sağ' diye bir şey kaldığını sanmıyorum.
ANAP ve
DYP didişmesi, Yılmaz'ın
Çiller fobisi ve bunun devamı olan hırçınlıklar '
merkez sağ'ı bitirdi.
Endülüs'ü İspanyollar yok etmedi. Tarihlerini okursanız, Emirlerin kendi aralarındaki ihtilaflara İspanyolları taraf etmeleriyle kendi sonlarını hazırladığı ve Endülüs şehirlerinin savaşmadan teslim olduğunu görürsünüz.
ANAP-DYP ihtilafı, DP denemesindeki samimiyetsizlikler Merkez Sağ'ın tepsi üzerinde AKP'ye teslim edilmesiyle sonuçlandı.
AKP iktidarı,
'merkez sağ'ın fikri ve zikri tüm felsefesini ve kalelerini tamamen ele geçirmiş durumdadır.
Meclis'teki yeni yapısı yanında, teşkilatı da gittikçe ANAP ve DYP'den siyasete devam etmek isteyen temiz isimleri alarak
'merkez'e yerleşmektedir.
Köksal Toptan'ın Meclis Başkanı olması, eski ANAP'lı Ağrı Milletvekili Sağlık Bakanı
Yaşar Eryılmaz'ın, eski İçişleri Bakanı
Ülkü Güney'in AKP'den milletvekili seçilmeleri ve daha birçok isim bunun kanıtıdır.
Soylu'nun tezi çok doğru... Bugünün fikri ancak on yıl sonra hayat bulur.
Ancak korkum odur ki, önümüzdeki on yılda Türkiye, en tehlikeli kutuplaşma olan
'laik-dindar' ikilemine sürüklenmesin.
Geçmişte ANAP da DYP de görünüşte laik, gizlilikte 'dindar'dı. Ya da dış görünümüyle
'laik', iç yapısıyla
'dindar'dı. AKP bu görünümü değiştirdiği için oy aldı.
Soylu'nun belirttiği
'yeni bir sağ ültür' için de uğraşacak fazla insan bulunacağına inanmıyorum.
Merkez sağ seçmeni heyecansız, hatta pasiftir.
Oysa Refah Partisi'nin bire bir, kapı kapı çalışma kültüründen gelen AKP seçmeninin dörtte biri, yazkış, gündüzgece, kadınerkek, yaşlıgenç demeden çalışır. En önemlisi yalnız partisine değil milletvekiline, bakanına, hükümetine sahip çıkar.
Merkez sağda, 20 yıl namusumla İstanbul milletvekilliği yaptım. Beş genel, dört yerel, çok sayıda ara seçim yönettim, emin olun yardım almak için bir avuç partili dışında kimseyi bulamadım.
Solda da durum farklı değildir.
Sonuçta merkez sağ ve sol tabirlerini kullanacak olursak her iki eğilimin seçmeni bir başkasının kendisi için çalışmasını ister. AKP seçmeni ise gider kendi çalışır ve çalıştığı için de kazanır.
Çevrenizde AKP'nin seçim kazanmasından memnun olmayanlara sorun;
- Eğer bir kişi çıkarsa ben bahsi kaybetmiş ve en pahalı lokantada size ve arkadaşlarınıza yemek ısmarlayan olayımkendiliğinden oy vermeyi düşündüğü partinin binasına gidip yaşadığı apartmanda dağıtmak için on tane broşür istemiş mi?
- Ya da
'Sandık başında müşahit olarak görev almaya hazırım' demiş mi?"
Akarcalı merkez sağın durumunu böyle değerlendiriyor.
Sizce de gerçek,
Bülent Akarcalı'nın dediği gibi değil mi?
Bu gerçeğe rağmen hala o partileri ele geçirme kavgası sürüyorsa, bunda samimi olduklarına kim inanır?
Yayın tarihi: 13 Eylül 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/13//haber,CB0460183B1D4E139D14295DE7A4784D.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.