2000 yılı benim için zor bir yıldı. Ağır bir trafik kazasında kalça kemiğim kırıldı ve iki ameliyat geçirdim. Yoğun ağrıların yanı sıra fiziksel bütünlük gerektiren işime devam edemeyeceğim kaygısı eklenmişti. Evliliğimin yürümediğine nihayet karar verip, son noktayı koymam ile kendimi suçlu, yalnız ve depresif hissediyordum. Hiçbir şeyin zevk vermediği, İstanbul'un göbeğinde beş arabanın birbirine girdiği bir trafik kazasına benzeyen ruh halimle girdiğim her tuvalete kendimi kilitleyip, çaresizlik hissinden ağlıyordum. Beni 'yaratanın' onca savaş ve felaket içinde özgüveni yerlerde sürünen bir kadının ruh haliyle uğraşmaya vakti var mıydı bilmiyorum ama büyük bir gücün varlığına ve beni koruyacağına inancımı tazelemeye ihtiyacım vardı...
KENDİMİ SUÇLUYORDUM
Neyse... Benim kadar kendisiyle kavga eden bir insan daha tanımıyordum çevremde. Yaşadığım her olayda kendimi suçlu hissetmek 'hatam şuydu, onun için böyle oldu' demek alışkanlığımdı. Peki neden kendimi bu kadar kötü hissediyordum? Anne babamın hatası mı? Kötü bir dönem geçirdiğim için mi? Genetik mi? Her türlü rekabetin arttığı bir toplumda bir kimlik arayışı mı? Bunca stresin içinde bir denge bulmaya çalışmak mı? Artistik mi? (Yaratıcı insanlar daha hassas oluyorlarmış ya...) Nedeni her ne idiyse o dönem gittiğim psikologlar geçmişime inerek sorunumu çözmeye yardımcı olamamıştı. (Antidepresanlara oldum olası karşıydım. Uzun süreli etkileri bilinmiyor. Sadece semptom gideriyor ve problemin çözümüne ulaşılmıyor. Kendimi iyi hissetmek için niye bir 'madde' kullanayım. Tabii benim fikrim, bilimsel açıklama değil.)
ÖNYARGIDAN KURTULUN
Woddy Allen'in 'Annie Hall' filminde terapisti için "Ona bir yıl daha vereceğim, sonra Lourdes'e gidiyorum" (Lourdes, Fransa'da mucizevi şifa etkisi ile tanınan bir şehir) dediği gibi, geçmişe inerek problemlere çözüm bulmaya çalışmak yıllar sürebiliyor. (Onun için Amerika'da konuşma terapisine zengin terapisi deniyor. Çoğu insan geçmişini değişmek için değil, kendi hayatının sorumluluğunu başkasına yıkmaya bahane yapıyor.) Artık daha kısa süreli terapi ile geçmişe fazla bakmadan, davranış değişiminin önemini vurgulayarak ileriye adım atılması sağlanan terapileri bilim desteklemeye başladı... (Çünkü geçmişte ne yaptığım değil, şimdi ne yaptığım benim hayatımı değiştirecek.) Bunun için de yapılması gereken; hayatınızın dengesini bozan önyargılı düşünce şeklinden ve davranış alışkanlıklarından kurtulup, yeni ve farklı alışkanlıklar oturtmak ve bunları tekrarlayarak güçlendirmek...
GÜVEN OPERASYONU
Yaşamdan artık eskisi gibi zevk almadığını e-maillerinde dile getiren okurlarıma yalnız olmadıklarını göstermek için bu hafta kendi tecrübemi yazmak istedim. Çünkü yaşadığım, bir insan tecrübesiydi, hepimizin yaşadığı... Beni şöyle bir yere çarpıp, sonra da silkeleyen depresyondan elime geçen tek iyi şey; bir daha kesinlikle böyle hissetmeyi istemediğimi öğrenmiş olmam. Ve 'kendime güven' operasyonu başlattım. Bu tip bir tecrübenin size kazandırdığı başka bir şey de, düşündüğünüzden çok daha dayanıklı ve kuvvetli biri olduğunuzu fark etmeniz... Evrenin karşı konulamayacak kanunu olan değişime daha anlayışlı yaklaşabildiğiniz zaman şimdi sahip olduğunuz her şeyin değerini daha iyi anlıyorsunuz. Kapımın önündeki çiçeği bile fark edip, takdir ederek yaşamaya başladım. Yaşadığınız acı bir tecrübeyi doğru kanallara aktardığınızda bu dünyaya neden geldiğiniz, yani hayatınızın gerçek anlamını veren şey ortaya çıkıyor. Benim için; yoga ve yazmak, kendi değişimimi paylaşabileceğim bir platform oldu... Okuduğum bir kitapta 'Tanrı eline bir kutu çikolata vermeden hiçbir kapıyı yüzüne kapatmaz' yazıyor. Düşünüyorum da, yaşadığım acı tecrübeden elime geçen bir kutu değil, bir kamyon çikolata...
Yayın tarihi: 8 Eylül 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/08/gny/demirkan.html
Tüm hakları saklıdır.