Geçen hafta meditasyonun, bongo ağacının altında oturup dünya ile ilişkinin kesildiği ve sahte bir mutlulukla uçulan bir şey olmadığını yazmıştım. Meğer ne kadar çok öğrenmek isteyen okurum varmış... Dikkatinizi çekmek istediğim çok nokta ve az yerim olduğundan, bu hafta hemen meditasyon hakkındaki bazı yanlış kanılardan başlayalım... Birincisi; meditasyonun bir teknik değil, bir yaşam biçimi olarak düşünülmesi daha doğru. İkincisi; meditasyon ile istemediğiniz düşünceleri atıp, istediğinizi düşünmeye çalışmazsınız.
FARKINDALIK ARACIDIR Genelde dar bir perspektifle 'hep ben doğruyum, herkes yanlış' kanısına asılı yaşarız. Meditasyon sayesinde kendimizi izleyerek, olayları; kıskançlıklarımız, yargılarımız, korku ve beklentilerimizin gözü ile değil, olduğu gibi görme yeteneğini kazanırız. Şartlarınıza ve onlara verdiğiniz tepkilere başka bir pencereden bakabilmeniz ve en yerinde tepkileri gösterebilmeniz; günlük yaşamda epey kullanabileceğiniz bir beceridir... Üçüncüsü ise meditasyon; huzur ve sakinliğe erişilen bir rahatlama şekli de değildir. Bir farkındalılık aracıdır. Mesela stresli bir anda bedeninizin tepkisini, nefesin sıklaşmasını, kalp atışının hızlanmasını, baş ağrısını, kas kasılmasını ve takip eden ruh halinizi fark edin! Düşünceleriniz duygularınızı etkiler, duygularınız da vücudun reaksiyon vermesine sebep olur. Bu bağlantıyı kurdunuz mu, geriye doğru çalışmaya başlayabilirsiniz. Stres yaratan bir durum olmasa bile normalde düşünceniz ağırdır, idarecidir, doğası itibarı ile obsesiftir. Sizi kaptığı gibi bir sonrakine, diğerine çeker hiç ara vermeden. Bu çeşit düşünce atağı, siz fark etmeden bile vücutta gerginlik yaratır. Yani, düşüncelerinizi fark etmek ile fark etmeden düşünmek arasındaki fark çok büyük ama anlamak zor.
KONTROL KIRILACAK Meditasyon sırasında nefesi izlemeniz bu farkı görmenizi sağlar. Nefesi hissetmeye devam ettikçe, düşünce ve nefes arasında gidip geldikçe, bir süre sonra kompalsif düşünce yavaşlar ve izleme yeteneğiniz gelişir. Tepkilerinizi daha iyi tanımaya başladığınızda; özellikle gününüzü rezil eden pek çok küçük sorunu alıştığınız perspektiften değil, daha farklı yönleri ile görebilme yeteneğini kazanırsınız. Bu yapılan nefes egzersizi değildir. Sadece nefesinizi mümkün olan her ortamda
(burnunuzun tam içinde) kendi doğasıyla, kendi ritminde, yönlendirmeye ve değiştirmeye çalışmadan hissedin. Her seferinde de gergin kaslarınızı rahatlatın.
(Bu arada da nefesi nasıl kontrol etme ihtiyacınız olduğunu fark edin.) Bir süre sonra bu kontrol mekanizmasının kırılmaya başladığını göreceksiniz. Kendi davranışlarınızdaki kontrol ihtiyacınızı fark ettikçe, başkalarının da ihtiyaçlarına daha anlayışlı olmaya başlarsınız ve savunma mekanizmanızı biraz da olsa rahatlatırsınız. Otomatik olarak verdiğiniz agresif tepkileri değiştirme şansınız olur. Özellikle uzun bir ihmal döneminden sonra vücudunuzu bu şekilde dinlediğiniz zaman, şu an için limitlerini, neye ihtiyacı olduğunu bildirdiğini göreceksiniz. Kimin böyle bir yenilenmeye, iyileşmeye ve rehabilitasyona ihtiyacı yok ki?
KASLAR RAHATLASIN Einstein'in meşhur sözü; "Bugün dünyada var olan problemler, onları yaratan seviyedeki düşünce ile çözülemez." Yani hangi bilinçsiz alışkanlıkların, anlayışın ve tavrın bugün içinde yaşadığımız zorlukları doğurduğunu gerçekten görüp, bunları aşabilmemiz ve düşünce kapasitemizi geliştirebilmemiz gerekiyor. Meditasyon da bunun aracı. Bu kadar basit ve bu kadar derin! Meditasyonu henüz oturarak yapmaya hazır değilseniz, en azından günlük aktivitelerinizde uygulayın. Dişlerinizi fırçalarken, duştayken, araba kullanırken, telefonda beklerken, bilgisayar karşısındayken, ev temizliği yaparken, tartışırken... Nefesi tuttuğunuzu fark ettiğiniz her anı kendi ritmine bırakın, fark etmeden gerdiğiniz kaslarınızı rahat bırakın.
(Alın, çene, parmaklar, omuzlar gibi.) Bu pratiği düzenli uygulayıp da, kalp atışının yavaşlamadığı bir kişi bilmiyorum.
Yayın tarihi: 18 Ağustos 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/18/gny/haber,AC15B7DF201E43958AF5FAF95DF7736A.html
Tüm hakları saklıdır.