Abdullah Gül'ün konuşmasının tam metni
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Görevde bulunacağım süre içerisinde hiçbir ayrım yapmaksızın bütün vatandaşlarımızı kucaklayacağım. Tarafsızlığımı titizlikle koruyacağım ve devlet organlarının uyumlu çalışmasını sağlamak için elimden gelen bütün gayreti göstereceğim'' dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Genel Kurulunda andiçmesinin ardından yaptığı teşekkür konuşmasına, ''Ülkemiz demokrasisinin ne kadar olgunlaştığını hem kendimize hem de bütün dünyaya bir kez daha gösterme fırsatı bulduğumuz bir dönemden geçiyoruz'' diyerek başladı.
''BÜYÜK ATATÜRK'ÜN HEDEFİ, DAİMA AKLIMIZDA OLMALI''
Kısa bir süre önce bütün dünyanın takdirle izlediği bir genel seçim yapıldığını ve bugün de cumhurbaşkanı seçiminin en güzel biçimde tamamlandığını belirterek Gül, ''Beni ülkemizin 11. cumhurbaşkanı olarak seçen yüce heyetinize en içten şükran duygularımı sunuyorum'' diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:
''Bizler Türk milleti olarak, nice büyük devletler kurmuş, cihanşümul imparatorluklara sahip olmuş bir milletin, şerefli bir tarihin mirasçılarıyız. Başta devletin değişik kademelerinde yer alanlar olmak üzere, hepimiz, ilelebet yaşatmaya kararlı olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti'nin daha da güçlenmesi için elbirliğiyle çalışmalıyız. Cumhuriyetin kurucusu Büyük Atatürk'ün koyduğu, 'Türkiye Cumhuriyeti'ni muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma' hedefi daima aklımızda olmalı.
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bugünlere, varlığını ve gücünü pekiştirerek ulaşmış bulunuyor. Biz bu Cumhuriyeti kolay kurmadık, bugünlere zahmetsiz gelmedik. Aziz vatanımızın her karış toprağının şehit kanlarıyla sulanmış olması, bunun kanıtıdır. Cumhuriyetimizi kuran kadronun, önce saldırgan güçlere karşı bir İstiklal Savaşı vermesi, ardından da ülkemizi çağdaş milletler topluluğunun saygın bir üyesi yapmak üzere olağanüstü çabalar göstermesi gerekti. O dönemde ne büyük fedakarlıklara katlanıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu yüce Meclis, o fedakar kadronun hepimize armağanıdır.''
''TARAFSIZLIĞIMI TİTİZLİKLE KORUYACAĞIM''
TBMM'nin milletin iradesiyle oluşan ve varlığıyla o iradeyi temsil eden, ülkemizin bugünü ve geleceğiyle ilgili bütün kararların alındığı yegane çatı olduğuna işaret eden Abdullah Gül, ''Yüksek katılımla gerçekleşen son genel seçimin oluşturduğu heyetiniz, milli iradeyi en geniş ve en güçlü bir biçimde temsil etmektedir. Demokrasimizin katılımcılık ve temsil özellikleri, bu seçimle daha da güçlenmiştir. Sizler gibi geniş temsil kabiliyetine sahip bir heyetin takdirlerine mazhar olmayı, kendim için büyük bir onur sayıyorum. Üstlendiğim şerefli görevin sorumluluğunu yerine getirirken, milletimizin siz değerli temsilcilerinin desteğine her zaman ihtiyaç duyacağım tabiidir'' diye konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ve bugüne kadarki tüm cumhurbaşkanlarını saygıyla, ahirete intikal edenleri rahmetle andığını ve millet adına hepsine şükranlarını sunduğunu ifade eden Gül, ''Görevimin zorluğunun idrakindeyim. Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli çalışmasını gözetir. Bunları yerine getirmek, bir anayasal gerekliliktir. Görevde bulunacağım süre içerisinde hiçbir ayırım yapmaksızın bütün vatandaşlarımızı kucaklayacağım. Tarafsızlığımı titizlikle koruyacağım ve devlet organlarının uyumlu çalışmasını sağlamak için elimden gelen bütün gayreti göstereceğim'' dedi.
''LAİKLİK İLKESİNİN DEĞERİ...''
''Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Anayasamızın değişmez hükümleriyle belirlenmiş bu nitelikler bir bütündür ve her biri hiç kuşkusuz Cumhuriyetimizin temel değerleridir. Bu ilkelerin hepsini, hiçbir ayrımcılığa tabi tutmadan savunmak ve her fırsatta güçlendirmeye çalışmak azmi ve kararlılığı içinde olacağım'' diyen Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:''Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden laiklik, bir hak ve özgürlükler sistemi olan demokrasi içerisinde farklı hayat tarzları için özgürleştirici bir model olduğu kadar, bir sosyal barış kuralıdır da... Yalnız bu kadar da değil; hemen her toplumda zaman zaman baş gösteren çatışma ve kavga unsurlarını daha baştan ortadan kaldırmanın en kestirme yolu da yine laiklik ilkesine bağlılıktır. İçinde yer aldığımız coğrafyaya özgü gerçekleri ve hassasiyetleri düşündüğümüzde, din ve vicdan özgürlüğünü de içinde barındıran laiklik ilkesinin değerini daha iyi kavramış oluruz.
Dikkatlerinizi çekmek istediğim önemli konuların en başında demokratik sisteme duyulması gereken güven geliyor. Vatandaşın yöneticilerini kendisinin seçtiği demokratik sistem, hukukun evrensel ilkelerine bağlı, hak arama yollarının açık olduğu, temel hak ve özgürlüklerin bireysel veya örgütlü olarak sonuna kadar kullanılabildiği bir yapıdır. Ülkelerin gelişmesi ve insanların mutluluğu için asgari şart, açık bir topluma dönüşmektir. Anayasamızda da yer alan, fikir ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, insanlarımızın onurlu bir hayat sürdürebilmelerinin de teminatıdır. Şiddeti beslemeyen her türlü fikrin serbestçe ve korkusuzca ifade edilebildiği bir açık toplum olma hedefinden asla sapmamalıyız. Çağdaş dünya, nicedir, özgürlüklerden korkmamayı öğrendi; bizler de özgürlüklerimize en hayati değerlerimiz olarak her durumda sahip çıkmalıyız.''
''ÇOĞULCULUKLA BESLENDİĞİ ORANDA...''
Günümüz dünyasında, farklı özelliklerin vurgulandığı, değişiklikten ve çeşitlilikten korkulmayan bir anlayışın daha fazla kabul görmeye başladığını dile getiren Gül, ''Bizi millet yapan değerler yerli yerinde ise anayasal düzenin temel ilkeleri yerleşmiş ve herkes tarafından gözetiliyor ise böyle bir ortamda, farklılık ve çeşitliliklerimiz bizim için zafiyet unsuru değil, aksine en büyük zenginliğimiz olacaktır. Bu gerçeği görebilirsek, birlik ve beraberliğimizi, dirlik ve düzenimizi daha da sağlamlaştırabiliriz. Demokratik kültürümüz çoğulculukla beslendiği oranda, bizi biz yapan değerlere daha kolay sahip çıkabiliriz'' dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:
''Hepimizin bildiği gibi, devlet, insanların mutluluğunu, huzurunu, refahını, güvenini sağlamak için vardır. Bir tek vatandaşının dahi, din, dil ve etnik özellikleri yüzünden ya da ekonomik durumu nedeniyle kendisine karşı ayrımcılık yapıldığını, horlandığını hissettiği bir ülke, çağdaş bir ülke olma vasfı taşıdığını iddia edemez.Devlet görevinde, üzerine titrenmesi gereken en önemli nokta, insan odaklı bir hizmet anlayışının hakimiyeti olmalıdır. Asıl olan vatandaşın doğuşuyla kazandığı temel haklarıdır. Bu da devlet adına hareket eden, her kademeden bürokratların, her eğilimden siyasilerin, öncelikle vatandaşın hak ve hukukunu korumakla görevli olduklarının bilincinde bulunmalarını gerektirir.
Kadın-erkek eşitliğinin tam olarak sağlandığı, kadınlarımızın hayatın her alanına aktif olarak katılabildiği şartların gerçekleştirilmesi öncelikli hedefimiz olmalıdır. Bu amaca hizmet edecek her adımınıza destek olacağımı bilmenizi isterim.''
(AA)
Yayın tarihi: 29 Ağustos 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/29//haber,DAC68211684145E7BFB35B6BDEFE7B7C.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.