Önümüzdeki dönem Türkiye'nin hem siyasi olgunluğunun hem de demokrasisinin sınandığı bir dönem olacak. Ekonomik-idari-hukuksal reformları sürdürme gereğinin yanında, iç siyasetteki tarihsel iktidar kaymasına uygun şekilde siyasetin tanzimi gerekecek. Küresel ekonominin yarattığı dinamikler içinde işsizlik, eğitim, gelir dağılımı sorunlarının ne şekilde üzerine gidileceği demokrasinin kökleşmesi açısından önem kazanacak.
AKP'nin, Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığıyla attığı adımın ardından bunun yarattığı dalgalanmalarda gündemi ne ölçüde maharetle yürüteceğine dikkat edilecek. AKP'nin kazandığı güçten hazetmeyenlerin tepkilerini sivil siyaset sınırları içinde gösterip göstermeyeceği demokrasi selameti açısından irdelenecek.
Demokrasi dışı duruşlardan medet umanların ise dünyanın bugünkü konjonktüründe ve Türkiye'nin bu denli ciddiyetle izlendiği bir dönemde
başarı şansları olduğunu söylemek mümkün değil. Tüm bu nedenlerle yeni döneme uygun strateji oluşturamayan, siyaset üretemeyen, uzun vadeli plan yapamayan siyasi aktörlerin
geleceğin Türkiye'sinde başarı şansları olamayacak.
Irak karmaşıklığı Türkiye'deki yeni siyasal yapılanma dünya açısından hayli zorlu, çetrefil ve yol haritalarının tam belirlenmediği bir döneme de denk gelecek. Son 10 günde yaşanan finansal kriz, kapitalist sisteme dahil tüm ülkelerde ne ölçüde
karşılıklı bağımlılık ilişkisi oluştuğunu gösterdi. Siyasi aktörlerin küresel ekonominin çizdiği sınırlar dışında en azından kısa vadede hareket edemeyeceği ortaya çıktı. Özellikle Türkiye gibi kırılgan ülkelerde kriz görüntüsünün, siyasi aktörler ve
kurumlar arasında uyuşmazlık olmasının verebileceği zararın boyutları anlaşıldı.
Dünya ekonomisinde bir süreliğine ertelenmiş izlenimi veren
kriz tekrar zuhur edene dek Türkiye çok ciddi bir dış politika gündemiyle de başbaşa olacak. Irak'ta gelecek aylardan itibaren ABD'nin yeni siyaseti şekillenecek. Eldeki tüm ipuçları Irak'taki Şii-Kürt koalisyonunun
ABD'nin müttefiki olmayı sürdüreceği yönünde. Bu durum ABD-İran kadar, ABD-Suudi Arabistan ilişkilerini de hayli karmaşık hale getiriyor.
ABD'nin Kürtlerle yakın ilişkisinin sürmesi Türkiye'nin bugüne kadarki siyaseti açısından da bir sorun yaratıyor ve yaratacak. Zira bu durumda Washington,
Kürtler üzerinde Ankara'nın istediği ölçüde bir baskı kurmayacaktır. Kerkük'te referandumun bu yıl sonuna dek yapılmayacak olması, ABD dış politikası açısından yeterli görülecektir.
Ermeni yasası 2008'de geçer Ankara ile Washington ilişkilerindeki asıl saatli bomba ise kuşkusuz Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili tasarıdır. Türkiye, ABD açısından çok değer verilecek bir
açılım yapmadığı veya Bush yönetimi tasarının geçmesini Amerikan askerlerinin hayatını tehlikeye düşürecek, sorumsuz bir davranış gibi sunmayı beceremediği taktirde
en geç 2008'de bu tasarının geçmesi mukadder gibidir. Böyle bir gelişmenin nasıl bir fırtınaya yol açacağı da aşikârdır.
Türkiye'nin iç ve dış politikasında eş derecede önemli ilişki ise AB üyelik süreci. Türkiye stratejik olarak Batılı olmaktan, demokratik rejimle yönetilmekten vazgeçmediği taktirde bu ilişki sürecektir. Dolayısıyla AKP ekonomik, siyasi ve idari alanlarda hızla kendisine
hedefler koyarak ilerlemek zorundadır. Partinin ne ölçüde demokratik olduğu biraz da kendisine hangi derinlikte demokrasi hedefleri kuracağıyla sınanacaktır.
Türkiye son seçimlerle bilmediği denizlere iç politika anlamında yelken açmış sayılabilir. Bu alanda tüm katmanlarıyla yaratıcı olmak zorundadır. Aynı beklenti ve gereklilik dış politika açısından da söz konsuudur.
Yayın tarihi: 19 Ağustos 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/19//haber,6B6659EE244B4F4BA8F3E26E1DF5AEC3.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.