İlkin bugün bile çok sevdiğim
Günlerin Getirdiği isimli kitabını okumuştum. Beni derinden etkilemişti. Hemen, hatıladığımda bugün bile içimi ısıtan Varlık Yayınları'nın bastığı diğer kitaplarına el attım. Kimseye benzemeyen, bambaşka bir tavrı, tarzı vardı. Hele
Günce'si bir hayli çarpıcıydı. Ama beni asıl bambaşka benim de içinden çıkamadığım bir meseleye yaklaşımıyla etkiliyordu.
Çağdaş, 'öztürkçe'nin en büyük savunucusu, Batı edebiyatını birinci elden, günü gününe izleyen, 'en tam edebiyat adamı kimdir diye sorarlarsa beni gösterebilirsiniz' diyen büyük eleştirmen ve denemeci
Nurullah Ataç, eleştirdiği
Divan Edebiyatı'nın tutkulu (zaten onu en iyi tanımlayacak kavram budur) müthiş bir izleyicisiydi. Çağdaşlığı, modernliği, aydınlanmacılığı, Rönesansı savunduğu ve bunların edebiyattaki izdüşümlerini aradığı onca yazısına kimselerin bilmediği Divan Edebiyatı beyitleri niseçip, bulup katmakta üstüne yoktu.
Daha sonra bugüne kadar unutamadığım başka bir çalışmasıyla karşılaştım. O gün bugündür başucu kitaplarımdan birisi olan
Laclos'un
Tehlikeli İlişkileri'ni Türkçeleştirmişti ama ne Türkçeleştirme!.. Bilenler bilir, sonradan Malraux'nun da bir önsöz yazacağı bu büyük roman 'epistoler' yani mektuplardan oluşan bir metindir. Özünde de insanı darmadağın eden bir aşk hikayesi barındırır. Ataç Usta o aşk mektuplarını çevirdikçe, geçen cümlelerdeki anlamları içeren Divan Edebiyatı beyitlerini de dipnot olarak veriyordu. Sonra bir daha o çeviri basılmadı, sanırım. Ben de benim nüshamı kaybettim gitti. Ama ortaokul günlerinin, evde gece gündüz edebiyat konuşup tartıştığımız, kitaplarına girmemiş yazılarını okumak için Milli Kütüphane'ye kapandığım, beyit, mısra ezberlediğim günler şimdi 'mıh gibi aklımda'. Onun da sevdiği ve Villon'un o çok nefis şiirinden çevrilmiş bir dizenin galiba tam yeri: '
nerde bıldır yağan kar şimdi ...'
Bütün bunları geçen gün Ataç'ın 1940'larda verdiği bi mülakatı köşesinde söz konusu eden
Taha Kıvanç dostumun yazısını okuyunca anımsadım. Sonra bu yılın Ataç'ın 50. ölüm yıldönümü olduğunu fark ettim.
Ataç ve yenilikçi bilinç Ataç, Türk edebiyatının da bizim modernleşme bilinç ve tarihimizin de çarpıcı bir ismidir. Edebiyat tarihindeki yerini
Orhan Veli-Melih Cevdet-Oktay Rifat üçlüsünün oluşturduğu
1. Yeni diye bilinen şiir hareketini desteklemesi, hatta kabul ettirmesi ona kazandırmıştır, yaygın kanıya göre. Bu, şimdi bile yabana atılmayacak ciddilikte bir oluşumdur ve salt bir edebiyat hareketinin desteklenmesinden ötede anlamlar içerir.
Garip başlığı taşıyan ve anlamsızlığı, şaşırtmayı, tepkiselliği, burjuva zihniyetine karşı çıkmayı kendisine ilke edinmiş
Dada akımından beslenen,
Sürrealizmi çıkış noktası alan bir akımın en azından
Yahya Kemal şiirinin hakim olduğu yıllarda öne itilmesinin bir özgül anlamı olmalıydı.
O anlam, Ataç'a göre, ancak Batılılaşma-Aydınlanma çizgisinde savunulabilecek olan
ussallık-kuşkuculuk idi. Önceki edebiyatlar şiiri 'şairanelikle' bütünleştirmişti. Bu, 'tüketici' ve 'mistifiye' eden bir yaklaşımdı. Oysa şiir de, öteki olgular gibi, akılla kavranan bir şey olmalıydı. Ataç'ın çıkış noktası, temel savı buydu. Bu yöndeki görüşlerini, Batı'yı yeterince kavrayabilmek için, okullarımızda LatinceYunanca öğretmeliyiz diyecek kertede ileri götürdü. Dille uğraşmasını, öztürkçe tutkusunu da gene eskinin yükünden kurtulma çabasına bağlıyordu. Bu nedenlerle tüm
yenilikçi akımları gözünü kırpmadan destekledi. Ama Divan Edebiyatı ve geniş anlamda eski şiirin ilk göz ağrısı olduğunu hiç saklamadı. O edebiyatı da bilmek zorundaydık. Ama yukarıdaki koşullar içinde.
Yanılma hakkı... Bana kalırsa Ataç'ın ortaya koyduğu görüşler bugün de tartışmaya, eleştiriye değer niteliktedir, her ne kadar onları aynı anlayışla savunamasak da. Kaldı ki, bir eleştirmenin en önemli gücü olan sezgileri ve estetik kurma becerisi açısından onun dünya ölçeğinde bir yer tuttuğuna da, bir sanat kuramcısı olarak, naçizane, eminim.
Oysa, öyle anlaşılıyor ki, Ataç'ın Divan Edebiyatı'yla ilgili olarak yaşadıkları şimdi onun yazgısı olmuştur. O, bunu kestirecek, 'benim önemim yaşadığım günlerdedir' diyecek kadar uzgörüşlüydü. Ama yanılmak onun da hakkıydı. Yanıldı, çünkü, Ataç, bugün de önemli bir yazardır!
Yayın tarihi: 18 Ağustos 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/18//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.