Seçimin varsa eğer bir sürprizi muhalefetin aldığı sonuçtur. Salı günü iktidar-seçim ilişkisini irdeleyen yazıdan sonra şimdi muhalefet-seçim ilişkisini ele almak istiyorum. Yalnız bu yazıda MHP ve DP'yi ele alacağım. CHP başka bir yazının konusu olacak.
Tepki partisi MHP MHP bu seçimlerin yükselen partisidir. Fakat kazancını tam bir zafer saymak yanlıştır. Bu parti 1999'da aldığı oyların, oy kullanan kişi sayısındaki artışa rağmen, gerisinde kalmıştır.
MHP'nin başarısını, CHP'nin şiddetle sürdürdüğü ulusçuluk ideolojisinin onu meşrulaştırmasına bağlamak gerekiyor . Bunun dışında bir MHP gerçeği yoktur. Fakat bu bile başlı başına bir olgudur. Çünkü, MHP'nin tabanıyla AKP'nin tabanı sosyolojik profil açısından büyük bir benzerlik içindedir. Bu kesimi MHP'ye iten unsur parti yönetiminin zekice saptadığı ve sürdürdüğü ulusçuluk anlayışıdır. Buna mukabil,
MHP, şimdi, bazı araştırmaların gösterdiği gibi, en yüksek yüzde 5'lik gelir diliminde Türkiye'de aldığı oy ortalamasının üstünde bir desteğe sahip görünmektedir. Aynı şekilde MHP'nin eski kalelerinde seçim kaybedip kıyı şeridi şehirlerinde seçim kazanması bu görüşün diğer kanıtıdır. Bu, CHP-MHP etkileşiminin çok kesin ve keskin bir sonucudur.
Nedeni açıktır:
MHP, 1990'larda hızla gelişen kimlik temelindeki siyaset anlayışının, 1980 sonrasında ortaya çıkan ulus devlet karşıtı politikaların yarattığı ürküntü içinde biçimlenen tepki oylarının sahibidir . Özellikle Kürtler ve AB politikaları bağlamında ortaya çıkan bu
ürküntü oylarının dışa kapalı, içe dönük, muhafazakar kesime ait olanları MHP'de toplanmıştır. Nispeten dışa dönük olanları ise CHP'ye gitmiştir. Bunun göstergesi de
en büyük Kürt şehri olan İstanbul'da MHP'nin yüzde 10 barajını geçmesidir.
Bunlar bize MHP'nin, Türkiye'ye ait herhangi bir sorunda görüş, proje, çözüm sahibi olmadığını kanıtlamaktadır. Bunu, sundukları seçim bildirgesine bakarak da anlayabiliriz. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde MHP'nin Kürt karşıtı bir politika izlemekten başka yapacak bir şeyi yoktur.
MHP'yi
kimlik temelinde sağcı, bir tepki partisi olarak nitelendiriyoruz. Tükeniş partisi DP DP için söylenecek fazla bir şey yok.
DP'nin gerçeği bundan böyle AKP içinde aranmalıdır, çünkü onun tarafından belirlenecektir. DP, bu seçimde kimi temsil ediyordu ve ne ifade ediyordu sorusunun da yanıtı belirsizdir. Çünkü,
DP, artık büyük şehirlerde mevcut bir parti değildir. İkincisi, DP, liberal-sağ denebilecek bir parti kimliğini de yitirmiştir. Seçim döneminde kendisini belirgin hale getirecek tek iddiası türbanı serbest bırakmaktır. Oysa bu artık AKP'den oy çalacak bir unsur olamaz. Hele AKP'nin zaten
artık bütünüyle sağda bulunan merkezin aynı zamanda demokratik unsurlarını bünyesinde topladığı düşünülürse bu durum haydi haydi böyledir. Dolayısıyla, DP'nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde parlamentoya girmemesi onu demokratik açıdan da güç duruma düşürmüştür.
Bu hususta söylenecek son şey
ANAP-DP birleşmesidir. O birleşmenin sağlanamaması DP'ye belki oy kaybettirmiştir. Fakat birleşme olsaydı DP daha fazla oy kazanamayacaktı. Bu, Türkiye'nin son
kriter seçimi olarak değerlendirilebilecek 1999 seçimlerinden bu yana ANAP ve DP'nin kaybettiği oylara bakarak anlaşılabilir. Her seçimde bir önceki seçimin yarısına düşmüş bu partiler artık realitesini yitirmiş partilerdir ve hiçbir girişim onları canlandırmaya yetmeyecektir.
Toplum 1992-2002 arasında bu iki partinin sergilediği kötü yönetimi unutmamıştır.Türkiye'de sağ artık AKP demektir. Ama AKP için bir sağ koalisyon demek daha doğrudur. O koalisyonun unsurlarının bugünkü şartlar altında diğer partilere güç verecek biçimde partiden kopacağını düşünmekse safdillik ve toplumu hiç bilmemek anlamına gelir.
Yayın tarihi: 26 Temmuz 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/26//haber,E77869E43333479D98715B458631F6F1.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.