kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Temmuz 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Almost Famous, bir gazetecinin rock kulislerine girip ve ünlülerin arasına karışmasını konu alıyor.

Sahne arkasından notlar

MEHMET TEZ
Kulise girip hayran olduğunuz ünlü biriyle tanışmanın çekici ve insanın hayatını değiştiren bir şey olduğunu düşünüyorsanız, bu yazıyı okuyun.....
Ünlü biriyle tanışmak her zaman çekici ve insanın hayatını değiştiren bir şey değil. Size işi gereği iyi davranmaya çalışan, fotoğraf çektirip albüm imzaladıktan sonra sizi bir daha hatırlamamak üzere unutan insanlardan söz ediyoruz. Biz gazeteciler bu yaz kulisleri ikinci adresimiz belledik: " - Akşam yemeğe çıkalım mı?" " - Ben bu akşam Shakira'dayım onun açık büfeden tırtıklamayı düşünüyorum." " - Aa ben de Robert Plant'e gittim, sadece kola ve beyaz şarap vardı çok sıkıldık." Hadise neredeyse böyle... Takıldığıma bakmayın ben de kulislerde ya da sanatçıyla çıkılan yemeklerde falan bulunmuş biriyim. Ve tam da bu yüzden hiç de eğlenceli olmadığını rahatlıkla söylüyorum. Pek çok insanın sahne arkasında olmak için can attığını da bilerek. Mesela en son Robert Plant'ın sahne arkasında üç gazeteci, sponsor firmanın yöneticileri, organizatör firma çalışanları, grup üyeleri, roadie'ler ve arkadaşları vardı. Bir adet yuvarlak masanın çevresinde oturuluyor. Robert Plant geliyor. İnsanlar sırayla tanışıyor ve kendi 30 saniyelerinde Robert Plant ile bir şeyler konuşuyorlar. 60 yaşındaki Plant, İstanbul'da bir konser sonrası yorgun argın içkisini yudumlar ve bir an önce gitmeniz için gözünüzün içine bakarken siz ne söyleyebilirsiniz? Sanatçılarla çıkılan yemeklerde de bu tip bir hava hâkim. Doğallık yok. Nasıl olsun ki? Karşınızda en büyük rock yıldızlarından biri oturuyor ve sizin sanki orada öyle biri yokmuş gibi doğal davranmanız gerekiyor. Bu tip tanışmalarda hayallerinizin yıkıldığına da tanık olabilirsiniz. En sevdiğiniz şarkıcı yemek yerken ağzını şapırdatıyor olabilir. Ya da idolünüzün terliğinden fırlayan parmağındaki kararmış tırnak (gerçek hikâyedir) zihninize kazınabilir. Ben bir keresinde Mick Jagger ile tanıştım. İstanbul'da Mojo'da. Adam bira içiyor sahnede sound alan grubu dinliyordu. Rolling Stones İstanbul konserinden önceki gün. Heyecanla falan gidip yanına oturduk. Gazeteci olarak değil o zaman. Gittik oturduk: "Merhaba ben Mehmet. Biz sizin hayranınızız arkadaşlarla. Grubumuz var bizim de Kemancı'da..." Eee, yani? Cümlenin ortasında ne kadar saçma bir iş yaptığımı anladım zaten. Adam da "Merhaba ben Mick" dedi. İzlemeye devam etti. Ne yapacaktı? Mesela Keith Richards ve Marianne Faithfull ile yakalandıkları meşhur LSD âlemini mi anlatacaktı, 40 yıl önceki? Asıl hikâye şu ki kulise girmek ya da hayran olduğunuz ünlü biriyle tanışmak sandığınız gibi insanın hayatını değiştiren bir şey değil. Sadece bir 'an'ı paylaşmaktan ibaret. Sizi sadece üç dakikalığına gören ama size işi ya da konumu gereği iyi davranmaya çalışan, sonra da yine prosedür gereği fotoğraf çektirip albüm imzaladıktan sonra sizi unutan biri var karşınızda. Yani yaz boyu kulislerde aşık atan biz gazetecilerin parıltılı hikâyelerine pek kulak asmayın. Bir şey kaçırmıyorsunuz.

NOT:
Rock gruplarının basına kapalı kulislerde neler yaptığını merak ediyorsanız Almost Famous'ı seyredebilirsiniz. Burada yönetmen Cameron Crowe, kendi hikâyesinden yola çıkarak genç bir gazetecinin rock kulislerine girme, aralarına katılma ve aralarına karışma hikâyesini anlatır. Aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bırakın eğlenceyi, stres, kavga, egolar ve mızmızlık havada uçuşmaktadır.