Çeşitli konularda karşımıza çıkan o
popülist iddia, bu kez de seçimlerin ardından dolaşıma sokuldu. Deniyor ki "
AKP'nin seçimde başarılı olacağını göremeyen köşe yazarları, halka uzak olanlardır. Plazalarında oturmak yerine halkın içine karışsalardı, AKP'nin oyunu artırarak gelmekte olduğunu fark eder, öyle abuk sabuk yorumlarda bulunmazlardı."
Bu iddia tamamen yanlış ...
Mesela ben, AKP'nin başarısını öngörmemi, halka yakın olmaya mı borçluyum? Kesinlikle değil.
Tipik bir "
çalışma " günüm sabah yedi sularında uyanmamla başlar. Sekiz buçuğa kadar kitap ya da dergi okurum. Kahvaltıdan sonra dört gazeteye göz atarım. Köprü trafiğinde boşa vakit kaybetmemek için hemen işe gitmem. İnternete girer, diğer gazeteleri tararım.
Öğle saatlerinde işe gelir, yazıma otururum. Akşam eve dönerim. Kendi aracımdan ziyade, belediye otobüsünü, dolmuşu, vapuru, motoru ve taksiyi kullanırım.
Bazen bir lokantaya, meyhaneye ya da kafeye gideriz.
Bağdat Caddesi'nde ya da alışveriş merkezlerinde dolaşırız. Arada arkadaşlarla buluşuruz.
TV'de futbol maçı varsa kaçırmam. Bol bol
caz müziği dinlerim. Uyumadan önce de mutlaka kitap okurum. Şimdi söyleyin Allah aşkına böyle bir hayatın nesi "halka yakın"?
Bir taksi şoförü, üç garson ile konuşmak, otobüste sohbet eden iki kişiye kulak kabartmak, AKP'nin başarısını saptamaya yeter mi?
Anadolu'yu gezsem ne değişir? Koca ülkede kiminle konuşacağım?
Güneydoğu'nun Kürtleri başka söyler,
Karadeniz'in Lazları başka...
Mersin'de
MHP güçlüdür,
İzmir'de
CHP ...
Milyonlarca kişinin oy kullanacağı bir seçimde, tek kişinin "izlenimleri" hangi gerçeği ortaya koyabilir?
Demek ki olup biteni anlamak, seçmenin temel eğilimlerini saptamak için halkla iç içe olmak bir işe yaramaz. Daima eksik kalır.
Peki bu iş nasıl yapılır? - Siyasetçi... Bürokrat... Esnaf... Fabrikatör... İnsanlar belli toplumsal yapıların içinden konuşur. Özellikle yakın tarihi bilirsen; hangi lafın, hangi eylemin nereye oturduğunu, ne anlama geldiğini kavrarsın.
- Önyargıyı bırak! Mesela her sakallıyı, her çarşaflıyı şeriatçı sanmayacaksın. "
Türban siyasal simgedir " türü saçmalıklara prim vermeyeceksin.
- "
Kürt, Alevi, Ermeni, İslamcı " gibi kelimeler duyduğunda tüylerin diken diken olmayacak. Her vatandaşın oy vermeye ve bazı taleplerde bulunmaya hakkı olduğunu baştan kabul edersen, gerçeği kavraman kolaylaşır.
-
Şu nokta çok önemli: Madem kişisel gözlem yetersizdir, o halde güvenilir şirket ve kurumların araştırmalarını, anketlerini karşılaştırarak inceleyeceksin.
- Karşıt görüş ve yorumları da takip edeceksin. Mesela
Cumhuriyet gazetesini de okuyacaksın
Vakit'i de...
ATV'yi de izleyeceksin,
Samanyolu'nu da...
- TV'deki tartışma programlarını tarafsız bir gözle izleyip, "üsluba" değil "içeriğe" dikkat etmek çok işine yarar.
-
Türkiye üzerine yorum yapan yabancı gazetecileri fazla önemsemeyeceksin. Çünkü onların fikirleri aslında buradaki arkadaşlarının söylediklerinden ibarettir. (Buna karşılık "uzman araştırmacılar" toplumumuza daha nesnel bakar.)
- "
Toplum ve Bilim " ya da "
Birikim " gibi analiz, yorum, eleştiri dergilerini takip edeceksin.
- "
Son dört yılda 5 milyon insan ilk kez uçağa bindi " gibi bir habere rast geldiğinde, bunun ne anlama geldiğini düşüneceksin.
İstanbul'dan
Van'a, 18 saatlik otobüs yolculuğu yerine, sadece bir buçuk saatte gitmek nasıl bir duygudur? Peki ya eskiden beri uçağa binenler, bu yeni yolcular hakkında ne hisseder? Onlarla bir arada bulunmak hoşlarına mı gider, yoksa rahatsız mı olurlar?
- "
CHP seçmeni 2002 'de sandığa gitmedi... AKP oyları ise doygunluğa ulaştı... O halde 2007 'de katılım artarsa AKP kesin kaybeder " şeklinde bir yorum okuduğunda soracaksın: "Hani bunun maddi verisi? Böyle bir araştırma mı var?" Eğer o yorumcu, cevap vermek, somut deliller göstermek yerine, laga luga yaparsa... Anla ki karşındaki bir palavracı!..
Yayın tarihi: 27 Temmuz 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/27//akoz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.