kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Haziran 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Yıllar önce 'vebalı' sonra da 'pahalı' gerekçesiyle hak ettiği yeri bulamayan atlı spora ilgi artıyor. Eğitmenler, "Bu spor cesaret gerektirir," diyor..
Ülkemizde tarihi 1910'lu yıllara dayanan binicilik sporu, ülkemizde yıllardır hak ettiği yeri bulamıyordu. Yüksek maliyetli sanılan ve at üzerinde yapıldığı için bazı çevrelerce 'spor' olarak bile görülmeyen binicilik, son dört yıldır hareketlenme yaşıyor. Sivas, Mersin ve Antalya'da açılan binicilik okulları ve pony kulüpler, biniciliği sevdirmeyi ve geleceğin profesyonellerini yetiştirmeyi amaçlıyor. Binicilik karşılaşmaları ilk kez 16. yüzyılda Avrupa'da yaygınlaşıp tüm dünyaya yayılmış. Ülkemizdeki ilk binicilik okulunun kuruluş tarihi ise 1911. 1930'larda popüler olan spor, Türkiye'deki en büyük darbesini 1964 yılında almış. O dönemde Türkiye'de at vebası olduğu yönünde çıkan haberler yüzünden, Uluslararası Binicilik Federasyonu Türk yarışmacılara ambargo koymuş.

PAHALI DEĞİL
At vebası söylentisi sona erse de çok pahalı ve bir aristokrat sporu olduğu görüşü yaygınlaşmış. Oysa diğer spor dallarıyla kıyaslandığında biniciliğin maliyeti, hiç de dudak uçuklatacak cinsten değil. Biniciliği denemek için aylık ya da yıllık üye olmak gerekmiyor. Saati 25-50 YTL arasında at ve özel hoca dahil, binicilik kulüplerinden ders almak mümkün. Kıyafet olarak da streç pantolon ve bot giymek yeterli. 'Tok' denilen kask ise kulüp tarafından ücretsiz olarak temin ediliyor. Satın almak istendiğinde tok ve binici pantolonunun yaklaşık maliyeti ise 400 YTL. Bazı çevrelerin spor olarak görmediği binicilik, aslında çok efor gerektiriyor. Atın üzerinde en çok kol ve bacak kasları ile sırt adaleleri çalışıyor. Ancak yeterince güçlü olmak da at binmek için yeterli değil. İstemek ve bu işe gönül vermek gerekiyor. Atı sevmek, onunla duygusal bir bağ kurabilmek şart. Sizden daha güçlü bir canlının kontrolünü ele almak sabır, zekâ ve cesaret gerektiriyor.

KÜÇÜK BİNİCİLER
Pony kulüpçülük de ülkemizde iyiden iyiye yeni bir meslek dalı oluşturuyor. Çünkü atlara ve midillilere en çok ilgiyi minikler duyuyor. Eskiden yaz tatillerinde çocuklarını yüzmeye, basketbola, tenise gönderen aileler, şimdi pony kulüpleri de alternatif olarak değerlendiriyor. Üç yaşındaki bir çocuk binicilik dersleri alabiliyor. Ancak üç yaşında ata binip, dört nala koşmuyor. Daha çok bir canlıyla iletişim kurmayı öğreniyor. Atı seviyor, tımarlıyor, besliyor. Onu saymayı ve onun doğasını anlamayı öğreniyor. Altı yaşından sonra gerçek anlamda ata binmeye başlıyor. İstanbul Pony Kulüp Eğitmeni Ayşe Danişmend, çocukların biniciliğe hobi olarak başladığını ancak daha sonra bir tutkuya dönüştüğünü söylüyor: "Odalarına at resimleri asmaya başlıyorlar. At figüründe pastalar istiyor, at desenli çıkartmalar alıyorlar. Atı hayatlarının parçası yapıyorlar." Altı yaşından sonra ise erkeklerin ata ilgisi futbol, basketbol gibi sporlara yöneliyormuş. Danişmend küçük kızların ilgisini şöyle açıklıyor: "Kızlar hep prenses olma hayali kurar ve prenseslerin atları vardır. Bu yüzden ata binmeyi daha çok seviyorlar. Kızların duygusal dünyaları erkeklere oranla daha güçlü olduğu için de daha iyi biniyorlar." Ancak 15 yaşına gelince, genç kızların ilgisinde de düşüş yaşanıyormuş. Çünkü yağmur, çamur tanımayan sporda, saçınızın yapılı olması ya da topuklu ayakkabı giymek söz konusu değil. Biniciliğe başlamak için yaş sınırlaması yok. Üç yaşında ya da 70 yaşında başlanabiliyor. Balkan Şampiyonu Serra Önkal, 65 yaşında hâlâ olimpiyatlarda yarışan binicilerin olduğunu belirtiyor. Ayrıca çok sayıda zihinsel ve bedensel engelli de biniciliği tercih ediyor. Ayşe Danişmend, "Burası bir terapi gibi. Kelimelere gerek duymadan da bir şeylerin anlatılabildiğini öğreniyorsunuz," diyor.
Haberin fotoğrafları