Ne kadar da iddialıydılar. Ne "Soylu" hedefler gösteriyor, ne etkileyici "Özveri" örnekleri sergiliyorlardı. 1946 ruhunu canlandırıyoruz 15 yıllık özleme son veriyor, merkez sağI birleştiriyoruz...
Türkiye için bir açılım fırsatı yaratıyoruz...
İktidar alternatifi oluşturuyoruz... Her cümleleri listenin seçilebilir bir sırasını kapma hayaliyle çevrelerini kuşatanların "Yaşa", "Varol", "Nurol" alkışlarıyla kesiliyordu.
İkisi de partilerini kapatıyor, biri genel başkanlık koltuğundan vazgeçiyordu. Breh, breh...
Ama cilaları çabuk döküldü. İkisinin de plan içinde plan yaptıkları, hesap içinde hesap peşinde oldukları ortaya çıktı. İlahi adalet sayesinde; ikisinin de evdeki hesapları çarşıya uymadı.
Biri, Erkan Mumcu, 15 yıl boyunca tek başına veya koalisyon ortağı olarak Türkiye'yi yöneten partisini seçim dışında bıraktı. Bir anlamda defterini dürdü.Diğeri, Mehmet Ağar, 60 yıllık geleneği temsil eden partisini tarihinin en ağır sandık yenilgisine uğrama olasılığıyla karşı karşıya getirdi. İkisinin itibarı da çöktü Ankara'dan birinci sırada aday yapılan Sinan Aygün'ün pes etmesi bile Demokrat Parti'yi 22 Temmuz'da nasıl bir depremin beklediğini göstermeye yeterli. "İkiniz de baraj altısınız, birleşmezseniz çekilirim" diyordu Aygün. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Muammer Aydın'ın "Anavatan adayları DP'den aday olamaz" diyerek bombanın fitilini ateşlemesinin ardından çekildi.
Anavatan'ın seçimlere katılmama kararına, Mumcu'nun "DP'nin seçim başarısı için çalışacağız" taahhüdüne rağmen. Neden? Çünkü bu sözde jestlerin seçmen nezdinde zerrece kıymeti harbiyesi olmayacağını, AğarMumcu ikilisinin siyasal itibarlarını sıfırladıklarını çok iyi biliyor.
Ancak iki lidere de teşekkür borçluyuz. Özellikle de Mumcu'ya. Çünkü bugüne kadar gizlikapaklı yapılan koltuk pazarlığının o mide bulandıran yönünü ilk kez olanca çıplaklığıyla kamuoyuna gösterdiler. Ne diyordu Mumcu esipgürlediği Anavatan Büyük Kongresi'nde: "Birleşme olmazsa ittifak ahlak dışıdır." Ama birleşme rezilce ayak oyunlarıyla suya düştükten sonra, o sözünü bile yuttu, ittifaka kuzu kuzu yanaştı. Yanaşmasa, Yüksek Seçim Kurulu bombayı patlatıncaya kadar evine kapanıp Ağar'ın gönderdiği aday listelerinin boş bırakılmış sıralarına arkadaşlarının adlarını yazmak için zamana karşı yarışır mıydı? (Çünkü kesinleşmiş listelerin en geç dün saat 24'e kadar teslim edilmesi gerekiyordu.)
Meydana çıkabilecekler mi Ne dedi Mumcu dün partisinin seçimlerden çekilme kararı almasından sonra: "Bugüne kadar yaptığımız fedakarlıkların üstüne bugün yeni bir fedakarlık koyuyoruz. Bu, seçime katılmamak, DP'nin başarısı için çalışmaktır."
İnanmayın; Anavatan seçime katılmadı değil, katılamadı! 81 ilin en az 50'sinde bir kişi ama bir kişi bile adaylık başvurusu yapmadı. Tabii şimdi herkes siyasi tarihe geçecek bu fiyaskonun kime yarayacağını, merkez sağ kitlenin kime yönelebileceğini hesaplıyor.
İlhan Kesici gibi o kesimin güvendiği pırıltılı isimler ve Demirel'in manevi desteği sayesinde CHP'nin bir parça nasipleneceğini söyleyen var.
Genç Parti'nin ucundan kıyısından nemalanacağını iddia eden var.
Dengeli, eli yüzü düzgün aday listeleri sayesinde MHP'nin kazançlı çıkacağını tahmin eden var.
AK Parti'nin gerek adayları, gerekse "Konjonktürel" etkiler nedeniyle en büyük dilimi alacağını savunan var.
Bizim merakımız ise başka: Başta Ağar olmak üzere DYP'liler, pardon DP'liler nasıl meydanlara çıkıp "Bize güvenin" diyebilecekler? Mumcu ve arkadaşları seçmenden nasıl veya ne yüzle DP'ye oy isteyebilecekler?
"Aslında en doğrusu, henüz yol bitmemişken bu işi bırakıp köşelerine çekilmeleri" diyeceğiz ama vatan için kim çalışacak, millet için kim gecesini gündüzüne katacak? Değil mi?
Yayın tarihi: 9 Haziran 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/09//haber,3E83B6FA1B484EA8AAEE43AF35EBB7F8.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.