Dünkü yazımda, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın AK Parti listelerini hazırlarken cesur davrandığını, partinin merkeze kayma çabası çerçevesinde oluşan yeni vitrinin aynı zamanda bir "siyasi değişim manifestosu" olduğunu söylemiştim. Bugünse CHP ve MHP'yi ele alırken, aynı ölçüde güçlü bir değişim özleminin izlerine rastlamadım.
MHP'nin listesi, "değişim" yerine "değişime gerek yok" der gibi gibi. Diplomat kökenli Gündüz Aktan, Deniz Bölükbaşı, Meral Akşener ve üç beş değişik isim dışında listede yeni bir vitrin çabası yok.
Tabii bu da yabana atılamayacak bir taktik. Belki de milliyetçiliğin yükseldiği bir noktada MHP'ye oy verecek seçmen, partiyi o tanıdık haliyle istiyor, genel başkan da vitrinsel bir makyaja direniyor. Üstelik Devlet Bahçeli zaten bir önceki seçimde "yolsuzluk" ve "aşırılık" bazında belli bir eleme yapmış, bu seçimde de kendi kriterlerine göre "uygun" görmediği isimleri, teşkilatta popülaritesine bakmadan, liste dışı bırakmıştı.
Yine de Bahçeli'nin vitrin ve değişime direnen stratejisi, yüzde 10 barajının hala gündemde olduğu bir parti açısından "riskli" geliyor bana. Umuyorum ki MHP, Aktan, Akşener ve Bölükbaşı'nı olabildiğince ön planda tutar. Yalnız "görüntü" açısından değil; partinin daha kentli, daha Batılı bir milliyetçi harekete yönelik transformasyonunu başlatmak için.
CHP listelerini okumak daha da zor. Kimilerine göre Deniz Baykal
"dengeci" bir liste hazırladı; kimilerine gore ise iktidar yerine
"muhalefete talip" bir vitrin yarattı.
CHP liderinin hassas dengeler üzerinde, bir yandan
İlhan Kesici ve
Lütfullah Kayalar gibi sağ transferler, diğer yandan büyük şehirlerde laik oyları yükseltme gayretiyle zor bir iş üstlendiği şüphesiz. Baykal ayrıca etnik ve mezhepsel kartları kısa vadeli oy hedefleri uğruna kolayca kullanmayı reddederek kendi çapında önemli bir mesaj veriyor. 66 vekilin liste dışı kalması da cüretkar ve muhtemelen isabetli bir adım.
Ancak
CHP'de hayal kırıklığı yaratan, partinin bu seçimde de bir zamanlar
Tony Blair'i,
Bill Clinton'ı, Brezilya'da Lulu, İspanya'da Zapatero'yu iktidara getiren
"sol rüzgar" gibi herkese parmak ısırtacak bir "yenilik" hedeflememiş olmaması. Laik oyları garantileyen ve ikinci parti çıkması kesin gözüken CHP, global anlamda iddia sahibi değil. CHP tarihe
Kemal Derviş'
i, Zülfü Livaneli'
yi, Damla Gürel gibi Türkiye'nin aydınlık yüzlerini hazmedemeyen bir parti olarak geçmek üzere. Bu noktadan sonra "
Anadolu solu" gibi sloganlar ya da "
Özelleştirmeye karşı değiliz" gibisinden üç beş açıklama yeterli değil. Dünyada sosyal demokrasi çoktan bu noktaları aştı.
Baykal'
dan arzulanan Avrupa'
yla barışması,
partisindeki ulusalcı/izolasyonist damar yerine enternasyonalist trendi desteklemesi ve bu yönde solu iktidara taşıyabilecek bir ideolojik bir değişim başlatması. Ben maalesef listelerde "yeni sol" hedefi okuyamadım.
Örneğin neden eski Merkez Bankası başkanı
Süreyya Serdengeçti ya da
Hikmet Çetin gibi parlak insanların, genç bürokrat ya da ekonomistlerin Türkiye'nin yegane merkez sol partisine davet etmediğini hala anlayabilmiş değilim.
Kısaca CHP listesinde
"değişiklik" var ama "
değişim"
özlemi yok.
Yayın tarihi: 7 Haziran 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/07//aydintasbas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.