Önce ziyaret için en uygun saatlerden birini seçiyorsun.. Ya sabah çok erken bir saat olacak, şöyle 7-8 gibi.. Veya gece yarısı saatleri.. Bunlar en tenha zamanları çünkü.. İnsan yığınından ve uğultusundan arınmış saatleri.. Sabah 9-10'dan sonra her milletten binlerce insan, aşk dilenmek için çeşme başına toplanıyor çünkü. Bütün dünyanın derdi bu işte: An aşk!.. Şöyle bir dahaki gelişte, romantik bir Roma turunun keyfini çıkarabileceğin birini bulabilmek mesela. Filmlerde gördüğümüz, o dar sokaklarda el ele yürüme sahnelerini filan bizzat yaşamak.. Hatta gerekirse, 'çılgın aşık'ı oynayıp, kendini Aşk Çeşmesi'nin sularına bırakıvermek.. Tamam tamam bu kadarı da sululuk olur ve gerekmez tabii.. Ama yine de aşk için bunca insanın yüzlerce yıldır bu çeşme başına toplanmasına ne diyorsunuz peki?
* Neyse işte, nerede kalmıştık? Hah! Yaklaşıyorsun havuza, önce heykelleri, şırıl şırıl akan suları falan seyrediyorsun. Su akar Türk bakar hesabı, öyleee dalıp dalıp gidiyorsun... İnsanın elinde değil, çünkü ortam çok huzurlu... Dediğim gibi saati tutturabilirseniz tabii... Sonra içinden iki dilek tutuyorsun... Biri Roma'ya tekrar gelebilmek, diğeri de şöyle dillere destan bir aşk yaşamak için... Sonra cebinden bozuk paranı çıkarıp, havuza arkanı dönüyor ve sağ omzunun üzerinden "Hadi bakalım ya bismillah," deyip atıyorsun. Böylece Fontana di Trevi, yani 'Aşk Çeşmesi'ne para atma ritüelini, başarıyla tamamlamış oluyorsun. (Bu arada benim gibi telefonda dilek siparişi alanlar da oluyor tabii... Sol kulakta telefon, sağ elle, telefondaki kankanın dileği, para yardımıyla suya savruluyor.)
* Aslında ben, böyle dilek tutulacak özel anlar ve özel yerlerde genelde panikler ve saçmalarım. İçimden geçenler bir türlü toparlanamaz ve ben saçma sapan bir dileği evrene savurmuş olurum. Geçen ay yaşanan Hıdrellez akşamında mesela... Ben 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan o geceyi çok önemserim. Her sene bütün özel isteklerimi o geceye saklarım. Ama gel gör ki denize atacağım o küçük kağıda dileklerimi yazarken, kafayı bir türlü toparlayamam. Sıralamayı tutturamam vs. İşte Roma'daki Aşk Çeşmesi'nin başında da aynı şey oldu. Sabahın köründe çeşme başındaydım... Paramı elime aldım, havuza sırtımı döndüm... Bozukluğu sağ omzumdan şöyle bir savurdum ve dileğim ağzımdan fırlayıverdi: "Allah'ım inşallah en kısa zamanda çok fena aşık olurum!" Ve bu, dünyanın en saçma sapan aşk dileği ağzımdan çıkar çıkmaz da "Ayyy pardon! Yanlış oldu," falan diye geveleyerek, ikinci bir şans istedim. Çok fena aşık olmak ne demek Allah aşkına? Haa tabii... Âşık olayım abuk sabuk birine... Gözüm kararsın, süper kahramanın aslında çöpten adam olduğunu ancak aylar, yıllar sonra anlayayım, olan benim saftor gönlüme olsun... Hayır efendim! Ben artık 'çok fena' aşık falan olmak istemiyorum. Ve havuzdan paramı geri alamasam da, dileğimi, gökyüzünden geri çekiyorum. Zaten şu meşhur kitap Secret- Sır'ı okuduğumdan beri diken üstündeyim: Ağzımdan çıkan iyikötü her kelime, istek, dilek, temenni, günün birinde gelip beni bulacak diye... İyiler başımın üzerine de, dedik ya olumsuz düşünce ve kelimeler de bumerang misali bize geri dönecekmiş ya... Neyse... Ritüeli ikinci kez tekrarlarken de çok daha aklı selim bir dilekte bulunuyorum "Allah'ım inşallah en kısa zamanda çok mutlu bir aşk yaşarım!" Hatta üzerine bir de "Mutlu aşk varmış," diye de bir şarkı yazıyorum. İmzalayıp, Zülfü Livaneli'ye gönderiyorum. Hah! İşte şimdi oldu... Gönlüm rahat, kendimi Roma sokaklarına atıyorum.Öziçer, Aşk Çeşmesi'ne para atarken
Yayın tarihi: 3 Haziran 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/03/pz/ozicer.html
Tüm hakları saklıdır.