Ellerinde malzeme kalmadı. Kime saldıracaklarını, kime çamur atacaklarını şaşırdılar. Nasılsa konu magazin diye bu sefer kancayı Sezen Aksu'ya attılar. Ama Aksu gelemez böyle davranışlara....
Yok besteleri yabancı şarkılardan çalıntıymış, yok bazı bestelerini aslında Türkiye'nin başka nadide değerleri yaratmış! Nedense o nadide değerler iş zora gelince, hep kendileri adına başkalarını konuşturuyorlar. Kanları deli akan, herkese kafa tutmayı marifetmiş sayan gençler, yüzyılın gerçeğini açıklarcasına ustalarını koruyorlar. Ferda Anıl Yarkın (ki çok yetenekli olduğunu düşünüyorum) Fuat Güner'i, Niran Ünsal, Aysel Gürel'i kollayacağım diye ortalığı gereksiz yere alevlendirdiler. "Gereksiz," diyorum çünkü zaten ortam birine çamur at izi kalsın tarzına pek müsait. Bitti işte magazin bitti. Hüsnü Şenlendirici, Tamer Karadağlı, Gülşen, Neco, Hülya Avşar bir yere kadar... Halk da gazeteciler de sıkıldı. Biri de çıkıp Minik Serçe'ye laf atınca ellerini ovuşturmaya başladılar. Üstelik bu isim Fuat Güner olunca...
Oh işte bu anı bekliyorduk! Bu gözleri kan bürümüş bekleyiş sadece magazin açlığından olmasa gerek. Bu güzel olanı, iyi olanı, doğru ve kendi yolunda olanı kıskanma güdüsü. Konserlerde Sezen Aksu'yu ayakta alkışlayanlar, özel gecelerde Aksu yanlarına gelip ellerine dokunsun diye iç geçirenler, her fırsatta Minik Serçe'yi övenler bugün salyalarını tutamıyorlar.
"Bak işte çalıntıymış şarkılar." Konuyla ilgili davaların devam ediyor oluşu umurlarında değil. Haklılar tabii! Bu ülkede hukuk yok ki! Önlerine gelene hakaret edip sonra hukuktan medet umanları korkak ilan ediyorlar. Herkes siz mi yani? Herkes televizyon programlarını, köşeleri, sahip olduğu gücü birilerine yalan dolan suçlamalar atmak, basbayağı hakaret etmek, içindeki nefreti püskürtmek için kullanmıyor işte! Sezen Aksu duygusal kadın.
Gelemez öyle çamur atmalara. Kendisine saldırılmasından çok, dostuna yapılana sinirlendi. Rahmetli Onno Tunç'a yapılana... Kendisini ekranlarda savunamayacak, çıkıp bir şeyler söyleyemeyecek, aramızdan erken ayrılmış dostuna... Sahip çıktı ona. Sahip çıktığı için de saldırılar devam etti. Çünkü düşünemiyorlar. Akılları almıyor hayatta dostluklar olabileceğine. Her şeyin çıkar uğruna yapıldığı... Son günlerin moda tabiriyle, her şeyin özde değil sözde olduğu bir dünyaya alışmışlar. Sahiden gerçek, sonuna kadar sahici duygularla karşılaşınca... Ezberleri şaşıyor. Ne yapacaklarını şaşırıp, sallamaya başlıyorlar. Önce ölümden döndü haberleri, ardından estetik zırvaları... Şimdi de bunu mu buldular Sezen Aksu için? Besteleri çalıntıymış! Komik oluyorlar, komik. Bir Sezen kaldı kirletmedikleri. Uzak durmalarını diliyorum.
Deli gibi ne düşündüğünü, ne söyleyeceğini, neler hissettiğini merak ediyorum. Henüz iki haftalık ikizlerimi bir tarafa bırakıp Sezen Aksu röportajına koşasım geliyor. Belki onları da götürürüm. Olmaz mı? Bal gibi de olur. Ne demişti sevgili Ayşe Arman? "Dokunmayın annelere, röportajımızı da yaparız, çocuk da büyütürüz." Gitmişken bebelerin göbek bağlarını da Sezen Aksu'nun bahçesine gömerim, belki ilerde onun gibi sanatçı olurlar. Şaka bir yana, bu sefer de "Röportaja bebeklerini götürdü," diye tefe koyar bu basın beni. Umurumdaydı sanki! Ama içimde, derinlerde bir yerde, bir ses sürekli "Sezen Aksu konuşmasın, bunlara hiç cevap vermesin," diyor. Diyor diyor da, tutamıyorum ki kendimi...
Yayın tarihi: 3 Haziran 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/03/pz/pamir.html
Tüm hakları saklıdır.