Yazıda Ece Erken adı geçecek ama konumuz o değil...
Konumuz "
evimin kadını olacağım " diyenler. Ece Erken de bunlardan biri...
"Evinin kadını olmak" denilen şey evlenince çalışmayı bırakmak olmalı.
Kim kullanırsa kullansın bu laf bende hep bir haksızlık ya da aşağılama duygusu uyandırıyor.
Evinin kadını olanlar ve olamayanlar...
Tanıdığım, birlikte çalıştığım bir sürü insan gündüz işinin gece de evinin kadını oluyor. Popülizmden nefret ediyorum ama birçok evde çark başka türlü kolay kolay dönmüyor.
Hem "evinin kadını olma" durumu acaba ne kadar özenilecek bir şey?
Maddi özgürlük kadına her zaman başı daha dik durma hakkını kazandırmıyor mu?
Sırf "evinin kadını" olduğu için uğradığı ihaneti, çektiği çileyi görmezden gelmek zorunda kalan onbinlerce kadın yok mu? Evinin kadını olma durumu bu ülkenin büyük bir kesimi için boğaz tokluğuna ağır işçilik değil mi?
Neyse bu yazıyı neden Ece Erken üzerinden yazdığımız noktasına dönelim.
Ece Erken, evinin kadını olmayı Özlem Yıldız'dan öğrenecekmiş.
Yani Dolar, Euro günleri düzenleyen gruba dahil olmak ve yemek kursuna gitmek...
Bu tanımlama ülke genelindeki evinin kadını olanların durumuna ne kadar uyuyor acaba?
Fransız Kraliçesi Marie Antoinette "Ekmek yoksa pasta yesinler" demişti, Ece'nin ki de "çalışmak istemeyen evimin kadınıyım" desin gibi bir şey galiba...
Bugünkü Tüm Yazıları
Evinin kadını olanlar ve diğerleri
Yayın tarihi: 21 Mayıs 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/21//haber,D5D06EE194324DBEB088FA1B3B17DABE.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.