Şu kadın milletinin laf dinlediği nerde görülmüş ki! Şimdi de yaz geldi, bahçelere kiraz geldi ya, attılar kendilerini güney sahillerine... Azıcık güneşi yakalayan, bikinisini giyip, şezlongda piliç gibi çevrilmeye başlıyor. UV ışınları ciltlerini öpermiş, yüzlerinde lekeler çıkarmış, erken yaşlanırlarmış, doktorlar "Aman güneşe dikkat!" çığlıkları atarmış kime ne! Her şeyden vazgeçerler havalarından asla! Dediler: "Kızlar! Hafta sonu ilk hedefimiz Antalya!" Dedik: "Süper!" Tam bavulumuzu yaptık, hava durumu "Hafta sonu Antalya'da sağanak yağış var" diye müjdeleyivermez mi! Olsun kızlar, biz de gece Kenan Doğulu konserine gider, gündüz bol bol dinleniriz! Antalya'ya indik, hava parçalı bulutlu, bizim kızlar umutlu! İlk günkü vaziyetimiz şu; İpek ve Elif bikinileri giymiş, bulutlar arasından güneşi gördükçe sevinç çığlıkları atıyorlar. İpek, 50 korumalı güneş kremimi sürmeyi şiddetle reddediyor! "Amaaan bulut var nasılsa, koruma sürmeme gerek yok" diyerek, cehalette tavan yapıyor.
KÜÇÜK PINAR ALTUĞ'LAR
Bense şemsiye altında, şapkam kafamda şaşkın şaşkın onları izliyorum... Gece Akdeniz Üniversitesi'nde gnçtrkcll Kenan Doğulu konserine gidiyoruz, çakkıdı çakkıdı oynuyoruz. Bu arada otuz bin genç Kenan'a nasıl çıldırıyorlar, görmeniz lazım! Muhteşem bir şovdu şekerim! Ertesi sabah, 10.00'da kahvaltıda buluşuyoruz. Hayırdır inşallah sabah sabah bizim küçük Pınar Altuğ'larda bayram havası var. Neymiş? Güneş çıkmış, acayip yakarmış, The Marmara'nın plajına rezervasyon yaptırmışlar. Gelelim The Marmara'ya... Hani şu yuvarlak binadaki odaların döndüğü otele. Aman bana dönen bina demeyin! En son Düsseldorf'ta hoşluk olsun diye bizi kulenin tepesindeki dönen restorana götürdüler. Ne yediğim yemeği biliyorum, ne durduğum yeri! Beş dakika daha kalsam kusacaktım. Dönmesin kardeşim! Tek eksiğimiz dönen otel, dönen restorandı çünkü!
DENİZE İNMEK İŞKENCE The Marmara'da denize inmek, işkence. Önce havuzu geçiyorsun, sonra düz yürüyüp asansörle 6 kat iniyorsun. Bitmedi! Bir de bol korku tüneli efektli mağaradan geçmek zorunda kalıyorsun. Bizim kızların altısında da kalp çarpıntısı, sanırsınız yarasalar çıkacak. Plajın Allah'ı var, güzel! Güzel de plaj mönüsü pek yavan. O kadar yol tepip, mağaralardan geçerek geldiğin plajda yiyecek namına sadece tost var! Acil ele alınmalı, müşteri memnuniyetinde sınır tanınmamalı. Buradaki durumumuz da şu; kızların altısı da güneşin altında. Ben başlarında nöbette! "Sen peynir abla, kaç koruma sürdün bakiiim?", "Ya sen başını ıslattın mı?" Birinin kafasına şapka takıyorum, birini zorla gölgeye çekiyorum. Yine de laf anlatamıyorum sayın okur! "Cildiniz lekelenecek, erken yaşlanacaksınız, bağışıklık sisteminiz zayıflayacak" diyorum kesmiyor. Güzellik delisi şehirli kadınlar, Nuh diyor peygamber demiyorlar. Kimi haftaya katılacağı düğünün derdinde, kimi rengi dönünce gözlerinin ortaya çıktığını iddia etmekte. "Akşama görürüm sizi" dedim ve gördüm. Kıpkırmızı alınları, el değmeyen omuzlarıyla yürüyen ıstakozlar gibiydiler. Annemizin zamanından beri bir arpa boyu yol almamışız! Yine bronzlaşmak marifet sayılıyor, yine kadınlar yüksek korumalı güneş kremlerine burun kıvırıyor. Peki özetle yazarınız ne diyor? Yatma güneşin altına, dönersin ıstakoza!
Yayın tarihi: 21 Mayıs 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/21/gny/haber,D1DA017C82F84F629C7EEA6AD9E09833.html
Tüm hakları saklıdır.