Şu son bir ayda her şey ne kadar hızlı değişti. Ayağımızın altında kaygan bir zemin var ve bu zeminde olası seçimin sonucunu tahmin etmek de hiç kolay değil.
Ne kamuoyu yoklamaları, ne de kişisel gözlemler bu konuda yeterli bilgi sunmuyor.
Siyasal ortamın böylesine bilinmezlerle dolu olmasına rağmen her partinin kendi artı ve eksileri de var.
İşte partilerin artıları ve eksileri...
-
İkinci "mağduriyet" tutacak mı? AK Parti, Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar her kamuoyu yoklamasında birinci partiydi. Halen de öyle görünüyor.
Ellerinde istikrar gibi sihirli bir argüman var.
Borsanın sarsıntı yaşamaması bunun bir göstergesi...
Ayrıca AK Parti, yerel yönetimleri büyük çoğunlukla elinde tutuyor. Teşkilatları da seçime en hazır parti durumunda.
Dahası ellerinde Cumhurbaşkanlığı sürecinde
"mağdur" olma gibi seçmeni etkiyebilecek bir argümanları var.
Ancak, bu artılara karşı Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini kötü yönetmeleri ve en önemlisi de ülkenin
"makul insanları" nazarında hala merkeze oturmamış olmaları ciddi soru işaretleri yaratıyor.
-
'Yıldızı parlayan parti' CHP Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine damgasını vuran parti oldu. Genel Başkan
Deniz Baykal,
"Başbakan Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmayacak" dedi, olmadı. Dahası AK Parti'nin adayı
Abdullah Gül'ü de cumhurbaşkanı yapmadı. Seçimin öne alınmasını istedi biraz farklı da olsa dediği oldu. Solda birlik başarılmazsa da tek adres olduğunu gösterdi. Kısaca son dönemin
"yıldızı parlayan partisi" CHP oldu.
Ancak, toplumu geren bir muhalefet anlayışı ve projeler üzerinden değil değerler üzerinden siyaset yapması hala en önemli eksisi.
-
Demokrat Parti "sinerji" yaratacak mı? Bu dönemin sürpriz gelişmelerinden biri de Demokrat Parti...
Herkes nasıl bir sinerji yaratacağını merakla bekliyor. Seçmen açısından en önemli artıları, birleşmeyi başarmış olmaları.
Ayrıca AK Parti-CHP arasına sıkışan topluma
"üçüncü yol" sunma olanakları da önemli bir şans.
Eğer aday listelerinde derin kırılmalar yaşanmazsa ve toplumda karşılığı olan isimlerden oluşan bir listeyle seçmenin karşısına çıkılırsa beklenenin üzerinde bir başarı kazanabilirler.
En etkili eksileri ise cumhurbaşkanlığı seçiminde birleşmeye öncülük eden iki liderin Meclis'e girmemesi... Merkez sağ taban açısından bu önemli bir handikap olarak niteleniyor. Seçime kısa bir süre kaldığı için de bunu unutturmaları biraz zor gibi.
-
Bürokrasi neden MHP'yi işaret etti? Son bir ayda yaşanan gerilimleri adeta dışarıdan izleyen bir parti olan MHP, çok şey söylemese de
"derinden ve sessiz" bir çalışma yürütüyor. En önemli artısı son üç yıla damgasını vuran şiddet ortamında sokağı hareketlendiren siyasi söylemlerden kaçınması.
Ayrıca ülkede son yıllarda yükselen
"Ulusalcı-milliyetçi dalga" da MHP'ye önemli bir fırsat sunuyor.
Bu artılara son bir halka daha eklendi. Seçimlerde aday olmak için istifa eden bürokratların yüzde 40'ı MHP'den aday olacak.
Acaba bu iktidara yürüyen partinin MHP olduğunu mu gösteriyor?
Bir siyaset uzmanı şöyle diyor:
"Bürokrasi gaza gelmez. Çok iyi okumasalardı bu kararı vermezlerdi." Eksilerine gelince... Hala bilinen bir MHP imajının ve uçta bir milliyetçilik anlayışının sürüyor olması...
-
DEP'ten DTP'ye ikinci 'demokrasi' sınavı DTP nihayet kararını verdi ve bağımsız adaylarla seçime girecek. DTP bölgede ciddi bir oy potansiyeline sahip. Olağanüstü bir durum gelişmez ve iyi hesap yaparlarsa 35 milletvekili çıkarma şansları var. Kürt kimliğiyle ikinci kez Meclis'e girilebilmesi hem DTP, hem de mevcut demokrasi açısından önemli bir sınav olarak niteleniyor.
Ancak bu sınavın yaşanmasına sıcak bakılmadığı da ortada. Çünkü bağımsız aday isimlerinin birleşik oy pusulasında yer alması için neredeyse tüm partiler anlaştı. Başka engelleme çabaları da bekleniyor.
DTP'nin eksisi ise "güven" sorunu. Meclis'e girdikten sonra nasıl tavır takınacakları kestirilemiyor.
Yayın tarihi: 11 Mayıs 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/11//haber,28F163DFFD644536AE1325584B694560.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.