kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Mayıs 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU

Elden giden elden gelen

Fiili politik sistemimizde, içimizi sıkanların dışında, herkese kendi nefesinde ferahlık veren "naneler" de var.
Bu sistemde hiçbir şey elden gitmiyor!
"Elden gelmiyor" demedim; "elden gitmiyor".
Hiçbir şeyin elden gitmemesi üstüne müthiş bir sentez ve denge oluşmuş aslında.

"Dinin elden gitmesi" bir zamanların ciddi "popüler" (ya da "popülist") tedirginliklerinden biriydi hep.
Gitmedi. Ama elden gittiği üstüne "beslemeli" korkular sonucu, tek tek anmayayım, bir sürü kötü şey de oldu.
Hepsi bir yana, insanların bir bölümü bu korkuyla yaşarken, korkularının bedelini başkasına pahalı ödetmeye hep hazır oldular.

"Sosyalizm, komünizm" ve "teori" bakımından "Anarşizm" le alakasızlara da topyekun lakapla "anarşistler", birçok "elden gitme" korkusunun sebebi kılındı mesela.
Din, vatan, mülk, dükkan, tarla, babadan kalma ev, yastık altındaki tasarruf, kızın çeyizliği ve hatta hatta, şair dahi "Yarin yanağından gayri" bir ortaklık ve kardeşlikten bahsederken, "yarin kendisi" nin de elden alınabileceği korkusu.
Siyaset, devlet, güvenlik, bilirsiniz, "potansiyel tehdit" i hemen "yakın tehlike" olarak kabul ve ilan eder; hiçbir şeyin elden gitmemesi için, "baş ezilmesi" ni tek çare olarak görürdü.
Öyle olduydu işte.
Bir şey de elden gitmiyordu zaten; gitmedi.
İşin tuhafı, "bir şeylerin elden gideceği" korkusu, "paranoya" nın "oya oya" ruhları delik deşik, paramparça etmesi hep ilginç ittifaklar doğurdu.
Gençler hatırlamayabilir ama, "dinin elden gitmesi" nden korkanlar ile "laikliğin elden gitmesi" nden korkanlar az ittifak yapmamıştı
"elden gitmesi" nden korkulan vatanda.
O "Amerikan Pazarı" ittifakların iyi bir simgesi "Kanlı Pazar" gibi şeylerdi.
"Mülkiyet" in elden gitmesi korkusunu yaşayanlar...
Ki, önceki TÜSİAD, MESS, TİSK, Odalar Birliği kuşakları, "mülkiyet ve serbest teşebbüs hakkı" nın filan elden gitmediğini pekala biliyorlardı.
Ama, "sosyal haklar" ın, ekonomik ve toplumsal demokrasinin gemi azıya almaması için azı dişlerinin sökülmesi şarttı.
"Kudretin ellerinden gitmesi" korkusu tüm güçlülere hep aynı şeyi yaptırır zaten.
"Kudretin elden gitme korkusu", önce "Mülkiyetin elden gitmesi korkusu" yapıldı; ve onu "Mülk'ün elden gitmesi" diye "pazar" layıp finanse ettiler.
"Milliyetçilik", ideolojikteoriktarihi terkibi dışında, bu ittifakın "vurucu gücü" oldu muydu... Unutmuşum!
Şimdilerde de, bir şeylerin "elden gittiği, gitmekte olduğu, gideceği" üstüne tedirginlikler, korkular, dönemin kendine has ittifakları mevcut.
İnandığı, güvendiği, hayatını dayadığı bir değerin, bir yapının elden gideceğinden samimiyetle tedirgin olanın endişesi önce korku mertebesine çıkıyor veya çıkarılıyor... Korku, "elden gitme" ye gerçeklik kazandırıyor... Korktukça, korkunuzun gerçekliği büyüyor...
Sonra da, aslında bambaşka şeyler de "ellerinden" gitmesin diye vaziyet alan kimilerinin malzemesi haline geliyor.
Bakın; ne ilginç ittifaklar ortaya serilecek memlekette.
Gittiğinden korkulan nice şeyin, onlar elden gidiyor diye korku salan kimileri tarafından fiilen çiğnendiği bir kez daha, eğer anlaşılabilirse o da, ileride anlaşılacak.
Oysa ne vatan, ne din, ne devlet, ne mülkiyet, ne mülk, ne cumhuriyet, hatta ne de bizim usul demokrasi öyle pat diye elden gidecek hafiflikte değiller.
Ezici çoğunluğun fiilen buluştuğu "Pazar" da, öncelikler farklı görünse de, hepsi birden var.
Bir sorun ise şu:
Bunların hiçbiri aslında "elden gitmez" ken, fiiliyatta sistemin "elinden gelmeyenler" nelerdir? Neden hep böyle olmaktadır?
Neden cumhuriyetin toplumsal vaadi ve adaleti, demokrasinin adaletsizliklerle mücadele kabiliyeti zayıftır?
Neden durmadan devlet, piyasa, anayasa, hatta bizzat millet bu sorular için aşılmaz duvardır?