Toplumu kim bölüyor? Ortalığı kim geriyor? Ankara Tandoğan'daki mitingi küçümseyen AKP'liler "Dindar bir cumhurbaşkanı istiyoruz," derken, kendilerinden başka herkesi ateist yerine koyuyor.
Baştan söyleyeyim, bugün huysuz günümdeyim. Sonradan "Uyarmadı," demeyin. Bu pazar, işin kolayına kaçtım ve oturduğum yerden onu, bunu eleştirdim. Ne keyifli işmiş meğer! Merak etmeyin, çuvaldızı kendime de batırdım. Özellikle son günlerde aklımı daha çok kurcalayan türban meselesi hakkında vicdan muhasebesi yaptım. Aslında bende tetiği düşüren neydi, bilemiyorum. Ankara Tandoğan'da toplanan kalabalığı küçümsercesine verilen beyanatlar mı? Ne demişlerdi?
- Meydanda milyonlarca kişi yoktu.
- CHP'nin organize ettiği bir eylemdi.
- Biz de AKP olarak miting düzenlersek, o kalabalığın 10 katını getiririz. Ama toplumu germek adına yapmadık, takdir edin.
Hayır, galiba bunlar değildi beni isyan ettiren. Asıl kızdığım başka bir cümleydi.
"Biz dindar bir cumhurbaşkanı istiyoruz!"
Efendim? Anlamadım? Biz dinsiz miyiz! Yani AKP dışı adaylar, ateist mi? Özal, Demirel, Sezer dinsiz miydi? Şimdi kim geriyor ortalığı? Kim bölüyor toplumu? Meslektaşım Yılmaz Özdil, geçenlerde enfes bir yazı yazdı. Abdullah Gül için "Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş birinin Cumhurbaşkanı olması..." diye başlayan cümlelere isyan etti ve şöyle dedi;
"Sanki Sezer Saksonyalı. Babası da düktü!"
Abartmıyorum yaklaşık 10 dakika güldüm, ağlanacak halimize...
Birçok arkadaşım, İstanbul'dan gitti. Kayınvalidem, hayatında ilk defa toplu bir yürüyüşe katıldı. Malum önce babamı, ardından babaannemi kaybedince, karnım da burnumda olunca, anne yarısı teyzem, destek ziyareti için İstanbul'da, bendeydi. Bir tarafı Ankara'da kalmıştı ama... Tandoğan'daki kalabalığı gözü yaşararak seyretti. Hop oturup hop kalktı, "Ben niye orada değilim?" diye... Milyonlar beraber yürüdü. Şimdi birileri çıkıp "Bu yürüyüşü ciddiye almıyoruz," diyorsa, yanlış yapıyor. Ciddiye alınmalı. En çok da kadınlar vardı orada. Bugün Çağlayan'da toplanacak kadınlar gibi...Çünkü olan bitenden en çok kadınlar rahatsızdı. Köşkte türbanı istemeyen yine kadınlardı! Türk kadını deyince, akla sıkma baş gelmesin diye mücadele ediyorlardı. Atatürk'ün kadınlara verdiği hakları kolluyorlardı. Bir de korkuyorlardı. Ya İran gibi olursak? Ya bir gün bizim de başımızı zorla kapamaya kalkarlarsa? Vicdan muhasebesi yaptım. Türban konusunda "Herkesin özelidir, kimse kimseye karışamaz," diye düşünen ve yazan ben, ilk defa bu büyük kalabalığın da demokrasiyi hak ettiğini fark ettim. Nedir demokrasi? Azınlığın hakları korunacak, çoğunluğun dediği olacak. Kim, AKP'nin çoğunluğu temsil ettiğini söyleyebilir? AKP, bugün zaten başta. Ama sizce Cumhurbaşkanlığı gibi bir makamın seçimi, yüzde 30'a mı bırakılmalıdır? Korkan, endişelenen, Türk kadını imajının yerle bir olduğunu düşünen kalabalıkların söz söyleme hakkı yok mudur yani? Bir düşünün!
Bugünkü Tüm Yazıları
Dindar cumhurbaşkanı istiyorlar, Sezer dinsiz miydi?
Yayın tarihi: 29 Nisan 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/29/pz/haber,A4CDB5869D6A493691BD38AE20DF8594.html
Tüm hakları saklıdır.