BU hafta Avrupa Yakası'nı ortasından itibaren seyretmeye koyuldum. Aman Allahım o da ne? Çevre bilinciyle resmen dalga geçiliyor. Ev halkı katkısız kumaşlardan tuhaf elbiseler giymiş. Evdeki bütün elektronik aletler, hatta yataklar bile satılmış. Millet yerde yatıyor. İfot; mumlar, tütsüler yakmış, kızılderili dansına benzer saçma sapan hareketler yapıyor. Ev halkı tümden balataları sıyırmış halde. Manzarayı görünce "Eyvah" dedim içimden, "Gülse Birsel, nükleer santralciler gibi çevre karşıtı olmuş!.." Ama iyi ki sonuna kadar izlemişim. Meğer ev halkı, Tahsin Baba'yı pinti davranışlarından kurtarmak, ona ders vermek için tezgâh düzenlemiş!.. Peki ya ben gerisini izlemeseydim ve bu "çevre karşıtlığını" Avrupa Yakası'nın üstlendiği yeni misyon sanıverseydim? Ya Gülse Birsel'i, "Çevre duyarlılığını ti'ye almakla" suçlasaydım? İşte bu yüzden diziler, sinema filmlerinden daha büyük risk üstlenir. Salondaki izleyicinin devamlılığı vardır. Evin oturma odasındaki izleyici ise "uçar, kaçar, konar" vaziyettedir. Bu nedenle hassas konularda son derece titiz ve dikkatli davranmak gerekir. Hazır söz çevrecilikten açılmışken, köşemizin malzeme tedarikçilerinden Hakan Eracun'un bir tespitine de yer vereyim. Hakan, çamaşır makinesi reklamındaki genç çifte takmış. Kadın, işten yorgun argın geliyor ve "Ödenek yok, proje yok, çocuklarımıza nasıl bir dünya bırakacağız?" diye dert yanıyor. Ama görüyoruz ki, lüks içinde yaşamaktalar. (Evin salonu, benim yaşadığım dairenin yüzölçümüne eşit.) Bir elleri yağda, bir elleri balda... Üstüne üstlük, genç koca, yeni aldığı "çevreci" çamaşır makinesini test ederken, raftan temiz, katlanmış bir havluyu alıp, yıkıyor!..
Bugünkü Tüm Yazıları
Çevreci oluyoruz derken az daha...
Yayın tarihi: 28 Nisan 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/28/gny/haber,01EA2BE1F7EF4C99A67302F103B73364.html
Tüm hakları saklıdır.