kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
  |  Benim şehrim | 24 Nisan 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC

Gül'ün dışişleri bakanlığı dönemi

Yeni Haber
Cumhurbaşkanlığına aday gösterilen Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün bakanlığı döneminde Türk dış politikası önemli gelişmeler, dönüm noktaları ve ziyaretlere sahne oldu.

Gül, ABD'nin Irak'a müdahalesinin damgasını vurduğu 2003 yılında, göreve gelir gelmez, dünyadaki önemli sıcak gelişmelere paralel seyir izleyen dış politika konularına yoğunlaştı.

Irak'a bir operasyonun çok yaklaştığı günlerde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan 59. hükümette Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti'nin 39. Dışişleri Bakanı olarak 14 Martta görevi devraldı.

Ankara'da bir araya gelen Irak yönetimi muhalifleri, ABD Başkanı George Bush'un Irak Danışmanı Zalmay Halilzad ve Türk yetkililerle 18 Martta yaptıkları toplantı sonucunda, koalisyon güçleriyle tam işbirliği kararı aldı.

Toplantının sonunda yayımlanan ortak bildiride, Irak'ın toprak bütünlüğü, ulusal birliği, bağımsızlığı ve egemenliğine yapılan vurgu, Türkiye için ayrı bir önem taşımaktaydı.

ABD'NİN IRAK OPERASYONU

ABD'nin Irak operasyonu 20 Martta başladı. Gül'ün ''Televizyonlarda izlediğimiz sinema değil'' ifadesi, operasyonun insani boyutunu yansıtıyor olması açısından önemliydi.

Bu arada, ABD'nin Türkiye'den acil olarak Amerikan uçaklarının transit geçişine izin verilmesini istemesi üzerine, savaşın başladığı gün olan 20 Martta, ''yurt dışına asker gönderme ve hava sahasının yabancı uçaklara açılması'' tezkeresi kabul edildi. Tezkere, hükümete bu iki konuda 6 aylık yetki verdi.

Savaşın başlayacağı gece, İngiltere Türk hava sahasının kendilerine de açılması için Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e resmen başvurdu. Savaşın ilk günlerinde Türkiye ile ABD arasında, Türk askerinin kuzey Irak'a girmesi konusunda da müzakereler yürütüldü.

Türkiye ABD'ye, ''kuzey Irak'ta işgalci olmayacağı'' güvencesi verirken, Türk askerinin kuzey Irak'a sadece sınır güvenliğini koruma ve insani amaç için girmesi konusunda anlayış birliği sağlandı.

GÜL'İN İLK ÖNEMLİ KONUĞU POWELL

Irak operasyonunun başlamasından 10 gün sonra Dışişleri Bakanı Gül'ün ilk önemli konuğu, 1 Nisan 2003 tarihinde dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell oldu.

Powell, 1 Mart tezkeresinin TBMM'de kabul edilmemesinin Amerikan yönetiminde sıkıntı yarattığı ve Türk-Amerikan ilişkilerinin "stratejik" olma niteliğinin yeniden sorgulandığı bir döneme denk gelen ziyaretinde, Türk hükümetinden insani yardımlar konusunda birçok talepte bulundu. Powell, ziyareti sırasında, "Türk askerinin kuzey Irak'a geçmesine gerek olmadığı, bölgede her şeyi kontrol altında tuttukları" mesajını verdi.

Takip eden dönemlerde Ankara'nın gündemini, ABD'nin Türkiye'den asker talep ettiği haberleri meşgul etmeye başladı. Hükümet üyeleri, önce önlerine böyle bir talep gelmediğini açıklarken, Dışişleri Bakanlığı açıklama yaparak, Amerikan yönetiminin 26 Mart 2003 tarihinde, bütün koalisyon ülkelerine, Irak'ta askeri, güvenlik, yeniden imar ve insani yardım gibi alanlarda ne gibi katkılarda bulunabilecekleri konusunda genel bir "sualname" ilettiğini bildirdi.

Gül, ABD'nin Irak'ın yeniden yapılanmasına ilişkin Türkiye'den bu taleplerine prensipte "evet" dediklerini belirtirken, ancak bunun hangi şartlar altında olacağının sonradan netleşeceğini söylüyordu.

Türkiye, bir yandan ABD ile Irak'ın yeniden yapılandırılması ve istikrar gücüne katılımı müzakerelerini yürütürken, diğer yandan Irak'ta Türk askerine nasıl bakıldığına ilişkin araştırmalara başladı.

KRİZİN EŞİĞİNDE...

ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'in Mayıs ayı başlarında Washington'da 1 Mart tezkeresinin reddine ilişkin yaptığı açıklamalar, Türkiye-ABD ilişkilerinin çeşitli açılardan irdelenmesini beraberinde getirdi.

Bu arada, Türkiye, Haziran ayı sonlarında BM Güvenlik Konseyinin 1483 sayılı kararı uyarınca Irak'ın yapılandırılmasına yardım edecek ülkelere, talep etmeleri durumunda Türkiye'nin imkanlarından yararlanabilmelerine izin verdi. Bu izne muharip güçler dahil edilmedi.

Nisan ayının ortalarında Iraklı Kürt grupların Kerkük'e girdiğine dair haberler, Kürtlerin Irak içindeki diğer gruplara nazaran ABD'den daha ayrıcalıklı muamele görmesi ve Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'in Türk ordusunu eleştiren açıklamaları, Türkiye-ABD ilişkilerinde bazı sıkıntılar yaratırken, 4 Temmuzda Irak'ın Süleymaniye kentinde 11 Türk askerinin gözaltına alınmasıyla ciddi bir krizin eşiğine gelindi.

NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral James Jones, olaydan hemen sonra Ankara'ya geldi, olayın nedenlerini araştırmak üzere Türk-Amerikan Ortak Komisyonu kuruldu. Dışişleri Bakanlığı, Orgeneral Jones'un ziyaretini, ABD'nin olaya verdiği önemi gösterdiğini bildirdi.

Bu ziyaretin hemen ardından 18 Temmuzda Türkiye'ye gelen ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Orgeneral John Abizaid, Dışişleri Bakanlığında yaptığı görüşmelerde, Amerikan yönetiminin Irak normal bir ülke haline gelinceye kadar gerekeni yapma ve bölgede kalma kararlılığını Türkiye'ye iletti, ayrıca terörün her türlüsüne karşı olduklarını ifade etti.

Ankara yaz aylarında, Irak'a Türk askeri gönderilmesi konusunda ABD ile gayri resmi müzakerelerin sürdürüldüğü bir dönemde, Irak'taki çeşitli grup ve unsurlarla danışma süreci çerçevesinde Iraklı bazı aşiret liderlerini ağırladı. TBMM'nin Ekim ayı başlarında Irak'a Türk askeri gönderilmesi konusunda hükümete yetki verilmesini öngören tezkereyi kabul etmesini, ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu üyelerinin Ankara'ya arka arkaya yaptığı ziyaretler izledi.

Amerikan heyetleri, Irak'a Türk askeri gönderilmesine ilişkin yetki tezkeresinin TBMM'de kabul edilmesinden duydukları memnuniyeti dile getirirken, Irak'ın içinden Türk askerine karşı muhalif sesler, bu heyetlerin ziyaretlerinde tartışılan konulardan biri oldu.Hükümetin yetki tezkeresini kullanmama kararı sonrasında da, son dönemlerde

Türk askerinin Irak'a gelişine sert muhalefet gösteren IKYB lideri Celal Talabani, 19 Kasımda Ankara'yı ziyaret etti. Talabani, temaslarının ardından, Irak'taki her türlü terör örgütüne karşı olduklarını belirterek, ''Türkiye'ye ve Türk ordusuna karşı değiliz, ama Irak'ın güvenliğinin Iraklılar tarafından sağlanması gerektiğine inanıyoruz'' dedi.

2003'TE AB SÜRECİ VE KIBRIS

Türkiye'de 2003 yılı, AB süreci açısından da yoğun bir diplomasi trafiğine sahne olurken, pek çok AB yetkilisi Ankara'yı ziyaret ederek özellikle reformlar ve Kıbrıs sorunu Avrupalı yetkililerin üzerinde sıkça durduğu konular oldu.

TBMM'de yaz aylarında arka arkaya reform paketlerinin kabul edilmesi ve özellikle AB'nin üzerinde durduğu anadilde yayın ve asker-sivil ilişkileri gibi konularda önemli değişikliklere gidilmesi, AB çevrelerinde büyük memnuniyet yarattı.

Türkiye'yi bu yıl içinde ziyaret eden Avrupalı yetkililerin hemen hepsi, Dışişleri Bakanı Gül ve diğer yetkililerle görüşmelerinde, hükümetin reformlarla ilgili kararlılığını öven sözler sarf ettiler. Dışişleri Bakanı Gül'ün 2003 yılında yoğunlaştığı önemli konulardan birisi de Kıbrıs sorunuydu.

Sorunun BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın belirlediği 28 Şubata kadar çözülmesi için ilk aylarda yoğun bir diplomatik girişim süreci yaşandı. ABD Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs Özel Koordinatörü Thomas Weston ve BM'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro De Soto, yılın ilk aylarında hem Türkiye ve Yunanistan'a, hem de Ada'ya sık sık giderek, sorunun çözümü için telkinlerde bulundular. İki temsilci, yılın ilk 3 ayını kapsayan dönemde Ankara'yı 4'er kez ziyaret ettiler.

İngiltere'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Lord David Hannay de, 2 Şubatta Ankara'ya gelerek, Kıbrıs konusunda artık karar verme zamanının geldiğine inandığını ve ay sonundan önce anlaşma için umutlu olduğunu söyledi.

ANNAN'IN ZİYARETİ

Ankara'nın Şubat ayı sonunda da önemli bir konuğu vardı. dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 23 Şubatta Ankara'ya gelerek Başbakan Erdoğan ve Gül ile görüşmelerde bulundu.

Annan, Kıbrıs sorununun çözümü yolunda bir fırsat olduğunu, ancak zamanın daraldığını belirterek, hazırladığı plana Türkiye'den destek istedi ve Ankara'nın dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı bu yönde teşvik etmesini talep etti. Sorunun 28 Şubatta da çözülememesinin ardından, KKTC'de milletvekili seçimlerinin de yaklaşmasının etkisiyle Kıbrıs konusundaki diplomasi trafiğinde bir duraklama dönemi yaşandı.

(AA)