Az gittik uz gittik...
Dere tepe düz gittik...
Birbirimize dümdüz gittik
Kafamızdaki duvarların dibinde, elimiz bir ötekinin boğazında, debeleniyoruz.
Dininden, dinlerinden çeşitli inanışlara kadar, şarkılardan türkülerden masallara, destanlara kadar hep "sevgi" den bahsedilen hepimizin memleketinde, birbirimize sırtımızı dönmeye korkuyoruz.
Çünkü, "yiğitlik, mertlik, delikanlılık" tan filan çok bahsediliyor ya, inanmıyoruz, çünkü sırttan, arkadan, enseden vuruyor, vuruluyoruz.
Çünkü eller bağlanıyor, gözler, ağızlar bantlanıyor, çünkü gırtlaklar kesiliyor, çünkü 17'lik, 18'likler, din, milliyet, millet, ırk, etnisite, devlet adına son sürat birer katile dönüşebiliyor.
Çünkü, ne derseniz deyin, aslında evrensel kardeşlik, eşitlik ve özgürlük beyanı olan, yani öyle olması gereken "cumhuriyet", elbet cümbür cemaat, üstümüze ; çok kuşkuyu, ziyadesiyle ayrışmayı, fazlasıyla imtiyazı, aşağılamaları, doğal kimliklere sarılırken bir diğerinin gırtlağına da sarılmayı, öfke, kin ve düşmanlıkla onur, gurur duymayı, ötekilerden öldüresiye nefreti de yıkmış oldu.
Altından kalkamıyoruz.
Çocuklarımıza anlatamıyoruz.
Esastan cumhuriyetçi olmadan cumhuriyet bekçisi;
Hakikaten demokrat olmadan demokrasi havarisi;
Hak ve adalet duygusundan nasipsiz hukukçu;
Milletini sevmeden milliyetçi;
Vatandaşına düşman vatansever;
Nefretle dolu barışçı;
Boyun eğerek, eğdirerek hümanist bağımsızlıkçı;
Değişime inanmadan devrimci;
Özgürlük boğarak özgürlükçü;
Maddi düşkünlük içinde maneviyatçı;
İnançlara düşman inanç sahibi;
Hayatın baharında hayat düşmanı cani.
Yanlış kitaplar yazmış, kitapları yanlış okumuş, belki hiç okumamış olmalıyız.
Sevdalanmayı bilememiş, sevdalara diş bilemiş olmalıyız.
Kalbimizin sesini boğmuş, boğuk sesi dahi susturmuş olmalıyız.
Ne çok şeye inanmış ama inancımızı vicdansız kılmış olmalıyız.
Hakikatlerden korkmuş, korkuları hakikat sanmış olmalıyız.
Cennetle cehennemi karıştırmış, şeytanı ruhumuza bulaştırmış olmalıyız.
Çocuklarımıza anlatamıyoruz.
Miras edindiğimiz nefretlerden, korkulardan, kuşkulardan, şişinmelerden, kinlerden, ezberlerden kurtulamıyor...
Öğrenmeden, düşünmeden, tartmadan, sorgulamadan aynen onların ruhuna ve beynine boca ediyoruz.
"Akıllı ol" diye tehdit eden aklını yitirmişlerle dolduk.
Gazete sayfalarından, sayfa köşelerinden, TV'lerden, örgüt abilerinden, "İnternefret" lerden bunları çıldırtan, linçlerden enseye kurşunlara, resmi infazlardan kanlı pusulara, elde bıçak gırtlaklara koşturan satırlar, sözler, sesler, hedefler, teşvikler boşalıp duruyor ve onları dolduruyor.
Bir dolu kutsal şeye inanır gibi yaparken aslında kendimizi derinden lanetlemiş olmalıyız.
Ne çok şeyi yanlış yapmış olmalıyız!
Siz, bizi kendimizden almış, bizi birbirimizden çalmış bu halimize cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, komutan, lider oldunuz, olursunuz diye hiç gururlanmayınız!
Yayın tarihi: 20 Nisan 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/20//talu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.