kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Nisan 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Hoşgörü üstüne

Özal'ın vefatının 14'üncü yılına denk geldiği için mi, yoksa Özal gibi Çankaya'ya çıkmayı kafasına koyduğu için mi bilinmez; Başbakan Erdoğan'ın dün AK Parti Meclis Grubu'ndaki konuşması yer yer 8'inci Cumhurbaşkanı'ndan izler ve esintiler taşıyordu.
Örneğin, Özal'ın "Vatandaş odaklı politika" dediği "Millet devlet için değil, devlet millet için vardır" ve "Devlet ile milletin bütünleşmesi esastır" inancı Erdoğan tarafından da başka sözcükler ve farklı cümlelerle dün çok sık vurgulandı. Yine Özal'ın bürokratik yönetim geleneğine eleştirileri de Erdoğan'ın uzun konuşmasında ara sıra göz kırptı.
Özal gibi başlamak önemli ama Özal gibi bitirmek daha önemli. - Bu da kendi içinde tutarlılık gerektirir.
- "Tüm demokratik eylemlere saygılıyız. Mitingi demokratik olgunluk içinde karşıladık" dedikten sonra "81 vilayetten bindirilmiş kıtalar" diye küçümsemeye çalışmamak gibi.
- "Ülkemiz cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün koyduğu muasır medeniyet hedefine en yakın noktada bulunuyor" dedikten sonra "Biz kişileri tabulaştırarak yola çıkmadık" ifadesiyle kafaları karıştırmamak gibi.
- "Tek sesli bir Türkiye'den yana olmadık ve olmayacağız. Başkalarının doğrularına, itirazlarına, taleplerine kulaklarımızı kapatmayacağız" dedikten sonra, farklı görüş sahiplerine ya da Köşk adaylığına itiraz edenlere "Çırpındıkça batıyorlar. Daha da batacaklar" diye yüklenmemek gibi.

18 yıl öncesinden çağrı
Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkıp çıkmayacağını birkaç gün içinde öğreneceğiz ama bu tarihi kararın arefesinde sadece ona değil, tüm AK Parti Grubu'na Özal'ın 9 Kasım 1989'da cumhurbaşkanı yemini ettikten sonra Meclis'te yaptığı teşekkür konuşmasından bir bölümü hatırlatmakta yarar görüyoruz:
"Sayın milletvekilleri; mutlu geleceğimiz için, önce yüce parlamentomuzun benimsemesi, sonra da bütün toplumumuza adım adım benimsetilmesi gereken, son derece önemli gördüğüm bir kavram var. Bu kavram da hoşgörüdür, toleranstır. Bu alanda esas görev yüce heyetinize düşmektedir. Bir zamanların siyasi deyimi ve siyasi gerçeği ile, 'Çatıda kavga başlayınca', bu kavganın dalga dalga bütün toplumumuza yayıldığını biliyorsunuz. Çatıdaki kavganın fert ve millet olarak bizlere nelere mal olduğunu gördük, yaşadık. Kavgasız Türkiye kavramı, kavgalı bir Türkiye'den çeşitli çıkar uman iç ve dış düşmanlara karşı en sağlam kalemizdir."
Hemen belirtelim; daha önce de yazdığımız gibi, biz Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını istemesini, en doğal ve en demokratik hak görüyoruz.
Aynı şekilde, Meclis Başkanı Arınç'ın sivri çıkışlarına, bazı bakanlıklardaki kadrolaşmalara, bazı belediyelerin sadece "İşgüzarlık" denebilecek uygulamalarına rağmen geçtiğimiz 4.5 yılda rejimin temel nitelikleri için tehdit oluşturacak hiçbir ciddi girişimle karşılaşmadığımızı belirtmeyi vicdani görev kabul ediyoruz.
Ve nihayet, Erdoğan'ın "Cumhuriyetin temel ilkelerinin kimsenin tekelinde olmadığı", "Rejimin gücünü milletten aldığı", "Rejimi ve ilkelerini tehlike karşısında milletin koruyacağı" görüşüne de tümüyle katılıyoruz.
Ancak şu sözlerinin de gereğini yapmasını bekliyoruz: "Bir yerde tahammülsüzlük varsa, orada demokrasi olmaz. Hoşgörüsüzlük varsa orada huzur olmaz."
Gereğinin yerine getirilmesi ise, soğukkanlılığını her zaman ve her koşulda korumaktan, "Biz de insanız, tepemiz atıveriyor" mazeretine sığınmamaktan geçiyor. Kısacası "Hoşgörü"yü kendisinden başlatmasından. Çankaya'ya çıksa da, çıkmasa da...