kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Nisan 2007, Perşembe
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın
ESRA TÜZÜN
Erken tedavi özürlü kalmayı önler
Bazı MS'li hastalara dengesiz yürüdüğü ve peltek konuştuğu için sarhoş sanılarak dayak atıldığını, hatta taksiye alınmadığını söyleyen Prof. Mefkure Eraksoy, uyarıyor: İşte bu nedenle toplumun da MS konusunda bilinçlenmesi gerekiyor. Bilinç düzeyinin artması sayesinde hastaları özürlülükten koruyacak erken tanı ve teşhis imkanı da artar.
Hayatın bir döneminde aniden ortaya çıkabilen Multipl Skleroz'un yani MS hastalığının oluşumunda çevresel ve genetik faktörlerin birlikte rol oynadığına ilişkin önemli ipuçları elde edildiğini söyleyen İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mefkure Eraksoy, soruları yanıtladı:

* Erken tedavi için erken tanının önemi nedir?
Erken tanı tabii ki önemli. Sinir teli kılıfının alerjik iltihabı durumu olduğu için, alerjinin kılıftan tele geçmesi durumunda birtakım sabit işlev bozuklukları ortaya çıkabilir. Erken tedavide hedef, hastalığı kılıftan tele geçmeden yakalamak ve tedavi etmektir. Bu teli korumak, özürlülüğe geçişi önler. Alerjik odakların geliştiği dönemde; atak dediğimiz kötüleşmeye neden olan ve sonrasında iyileşme ile seyreden MS modelinde, hasta atak geçince eski aktif hayatına döner. Ama 10 yıl kadar sonra alerjik iltihabın kılıftan tele geçmesiyle özür kalmaya başlar. Bu şekilde nörolojik bulguların birikmeye, özür bırakmaya başlayan tipine 'ikincil ilerleyici MS' diyoruz.

* Bu durumda nasıl bir yol izliyorsunuz?
Ataklar çok sık olursa, çok sık kortizon kullanmak gerekebilir ki yan etkilerinden dolayı istemiyoruz. Bu hastalarda, hastalık seyrini etkileyen, uzun süreli koruyucu ve bağışıklık sistemini frenleyici tedaviler kullanıyoruz. Bunlar, atakların sıklığını, şiddetini azaltan ve özürlülük artışını yavaşlatan tedavilerdir. Apandist gibi 'al bitsin' ya da zatürre gibi 'yirmi gün antibiyotik kullan gitsin' değil! Ömür boyu devam eden, tabii ki ilerlemeyen ve duran MS modelleri de var, ama yine de tekrarlama riski yüksek bir hastalık. Hedefimiz; hem ilaçla hem yaşam biçimini değiştirerek, iyi bir beslenme modeli, egzersiz ve fizik aktiviteleriyle bu hastalığın uyarılmasını engellemek ve kişiyi yaşamın içinde tutmak.

* MS hastaları için ne gibi projeler var?
İstanbul Tıp Fakültesi'nin genel bir projesi var ve biz de MS Hasta Okulu ile bu projenin içindeyiz. Böyle yaşam boyu devam eden hastalıklarda; ilaç tedavisinin yanı sıra yaşamın içinde kalabilmek için aile, iş ilişkileri ve sosyal aktiviteler de çok önemli. İşte hasta okulu uygulamalarıyla, hastaların yaşamsal bağlarını diri tutmak, birbirleriyle paylaşımlarını sağlamak, onları aktif faaliyetlerin içine sokmak istiyoruz. Herhangi bir hastalıkta ya da bedenimizde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunda birçoğumuz işe yaramazlık ve muhtaçlık hissederiz. İşte bu hastaların ömür boyu bu duygular içinde kalmasını istemiyoruz. Onları saklanmaya çalıştıkları kabuklarının içinden çıkarıyoruz. Aile bireyleri ve iş arkadaşları kadar sokaktaki insanların da bu hastalığı tanıması lazım. Bazı MS'li hastalarımızda beyincik etkilendiği için dengesiz yürürler, peltek konuşurlar. Sarhoş zannedildikleri için dayak yiyen, taksiye alınmayan hastalarımız var.

* Bu hastalığı tetikleyen çevre faktörleri ne olabilir?
Güneş ışınlarının, radyasyonun, iklim kuşağının ve ısının etkileri araştırılmış. Örneğin, özellikle soğuk iklimlerde MS'in daha çok görüldüğü gibi veriler var. Gribal enfeksiyonların, beslenme biçiminin, diyet ürünlerinin içinde bulunan katkı maddelerinin, yediğimiz yiyecek ve içeklerin içinde korumak ve renk vermek için kullanılan kimyasal maddelerin ya da toprakta bulunan selenyum miktarının tetikleyici olduğu görülmüş. Birçok çevre faktörünün MS'i etkilediğine dair bilgiler var ama net bir şekilde 'bu yol açıyor' diyecek kadar kesinleşmiş bilgiler değil.