Pazar günü sakin sakin, 'Şarkı Söylemek Lazım'ı izlerken; birden bire Erol Büyükburç faciası yaşadık. Kişisel olarak, 10 dakika önce kızdığı şey için düşünüp düşünüp, o konu kapandıktan uzun süre sonra birdenbire elektrik çarpmışa dönüp; elinde ne varsa fırlatan erkeklere çok gülerim. Çünkü çoğunlukla, 17 taksitle aldıkları cep telefonlarını fırlatır sonra da "Acaba ucuza tamir olur mu?" diye miyavlarlar.
BENİ ÇOK UTANDIRDI Tabii, öfkesini böyle ilkel şekilde gösteren insanlardan nefret etmeyi de bir görev bilirim. İşte o programın jürisinin en '8' insanı, ortalama puanlar ve ortalama yorumlar üyesi Erol Büyükburç'un geçirdiği cinnet, beni çok utandırdı. O "Ben Erol Büyükburç'um, ben bu ülkenin en büyük starlarından biriyim, pop müziği ben kurdum, Ayasofya'yı ben inşa ettim, Mısır'daki piramitlerde büyük payım vardır" şeklinde gürlerken televizyona bakamadım. Hatta bu olayın defalarca televizyonlarda yayınlanması sırasında da bakamadım. İçim acımayla doldu. Tamam zaman geçmiş, starlar değişmiş, hayat başka bir yerde ama Erol Büyükburç hâlâ geçmişte yaşıyor. Şöhreti kaybetmenin insanı ne kadar acıklı hallere düşürebileceğini gösteriyor.
SANA 8 VERİYORUM Sürekli sağdan soldan duyduğu 'reyting hesapları'nı da yanlış anlamış! Cem Karaca, Barış Manço nesilden nesile geçerken, kendi yaptığı işler unutulan Erol Büyükburç; hem zamanın hem de reyting hesaplarının kurbanı oldu. Bence Türk televizyonlarının en küçük düşürücü anlarından birine imza attı. Tabii bu saçma hareketinin ardından hiçbir şey yokmuş gibi oturmaya devam etmesi takdire şayandı. Ekran karşısındaki jüri olarak hakkındaki yorumum şöyle: "Büyük gelişme gösterdin, kıyafetin çok güzel yavrucağım sana 8 veriyorum, iki puanı da bağırırken detone olduğun için kırıyorum. Haydi gençlik hop hop hop!"
Yayın tarihi: 12 Nisan 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/12/gny/gulsan.html
Tüm hakları saklıdır.