"Sürekli değişen bir adamım. Kurallar koymayı da, uymayı da sevmiyorum. Rockçı kuralları içinde onların ‘popçu’ dediği kadınla beraber olup ona Eurovision’u kazandıran besteyi yazmamam gerekiyor aslında ama umurumda değil! Ben yazıyorum oluyor, demek ki öyle de bir kural yok!" İLİŞKİLİ HABERLER
'TV'de yoksan medyatik değilsen hiç sanıyorlar
'TV'de yoksan medyatik değilsen hiç sanıyorlar
SEZEN BAŞARAN GÜNAYDIN
Demir Demirkan'ın 'Ateş Yağmurunda Çırılçıplak' adlı yeni albümü; dinleyenleri şaşırtacak! Müziğin hiç kesilmediği, şarkıların Japonca, Tayca, İtalyanca ve Türkçe anlatımlarla desteklendiği albüm, bir adamın kendini buluş yolculuğunu ele alıyor. Demirkan, şarkılarının neden dillerde dolaşmadığı sorusunu şöyle yanıtlıyor: TV'de görünmüyorsa, medyatik de değilsen dinlenmiyorsun sanılıyor!..
Bölündüm. Ben, sen, o oldum. Kendimi ben sandım; seni sen, onu da o. Birbirimize karıştık gittik. İçim başka, dışım başka. Seninle, onunla, kendimle çarpıştım. Binlerce kıvılcım çıktı bu çarpışmadan. Ateşler yandı, söndü, kül oldu savruldu. En güzel ruhlar tükendi bu ateşlerde. İçimde huzur, dışım yangın. İçim bir, dışım iki. İki bire, bir sıfıra, sıfır sonsuza döndü. Bu sözleri anlayan ölümsüz oldu... 'Ateş Yağmurunda Çırılçıplak' adlı dördüncü albümünde, Toprak Sergen'in seslendirdiği Demir Demirkan'ın sözleri bunlar... Bu hafta dinleyicisiyle buluşacak olan albüm, Demirkan'ın her zamanki tarzından biraz farklı... Yarı enstrümental, yarı sözlü şarkılardan oluşan albümde, bütün şarkılar birbirine bağlı. Yani gözlerinizi kapatıp dinlemeye başladığınızda, sonunda kendinizi başka bir dünyada bulmanız olası... Albümün tamamı, bir adamın kendini buluş yolunu anlatırken, bu sözlü anlatımlar Türkçe, Tayca, Japonca İtalyanca olarak dinleyiciye ulaşıyor. Devamını Demir Demirkan'dan dinleyin...
KENDİNİ BULAN ADAM * 'Ateş Yağmurunda Çırılçıplak'ta daha önceki albümlerinizden farklı ne var? Diğer albümlerle hem aynı, hem farklı olduğu yönler var. Ama farklar ağırlıkta. Diğer albümlerde 10-12 şarkı vardı; biri biter, diğeri başlardı. Burada albüm başlıyor, bitene kadar durmaksızın müzik devam ediyor. Böyle olmasının sebebi de, albümün bir konu üzerine kurulu olması. 45 dakikalık bir bütün diyebiliriz buna. Müzikler arasındaki geçişlerin üzerinde anlatıcılar çeşitli dillerde bir hikaye anlatıyor. Ayrıca birkaç yeni enstrüman koyduk albüme; flüt, soprano saksafon ve alto saksafon... Enstrümantal şarkılar da farklılıklar arasında. * Bir adamın kendini buluş yolculuğunu anlatıyor albüm. Ve bu hikayeyi sizin dışınızda anlatan anlatıcılar var. Anlatılanlar, şarkılar arasında mı dile getiriliyor? Hikaye gibi baştan başlayıp bir sonuca ulaşan bir şey değil aslında. Bir konu üzerine yazılmış bir şey bu. Hepimizin mecbur olduğumuz şeyleri yaparken ve işler kötü gittiğinde sorduğumuz şeyler vardır ya; 'Ben ne yapıyorum böyle' dediğimiz... O soruların cevabını aramakla ilgili bir albüm bu... * Cevapları buluyor mu peki? Soruları da soruyor, cevapları da buluyor. (Gülüyor) İnsanların müziği dinlerken, 'Dış dünyada gördüğümüzden daha çok şey var' dedirtecek bir şey yaptım. Yoksa 'Şimdi oturun, meditasyon yapın' gibi şeyler yaparsam, öğretici gibi olurum. Ben müzisyenim ve öyle bir yolculuk geçirdim iki yıl. Meditasyon yaptım, ustalarla buluştum. Onların dedikleri gibi yaşadım biraz. * Modern hayattan kopuş denemesi miydi bu? Yoo... Enteresan ama tanıştığım ustaların hepsi modern hayatın içindeydi. Hiç onunla ilgisi olmayan bir şeymiş meğer bu. Mağaranın birinde bir usta vardır sanırız ya... Gördüklerim şehirde yaşıyordu aslan gibi! (Gülüyor) * Hikayelere dönelim yine... Neden farklı dillerde anlatılıyor? Japonca, Tayca, İtalyanca... Türk anlatıcı Toprak Sergen, onun dışında bu dillerde de anlatıcılar var. Yazdığım hikayenin Tayland'da geçen kısmını Tayca okuyor adam, Japonya'da geçen kısmını Japonca. Mesela Japonya'da bir Zen bahçesine gittim. Yalnızdım ve hava acayip mistikti. Orada bir şey oluyor insana işte. Dünyanın bir başka yerinde seni sen yapan şeyler yok. Rock starlığın gibi... Bunları sorgulamaya başlayınca yazıyorsun... Yazdıklarımı o dile çevirtip o havayı yansıtmak istedim. * Sizin yaptığınız gibi iç huzurunu arayan insanların kendi hayatlarına uyarlayabileceği bir şeyler var mı bu albümde? Ali'nin, Ahmet'in, Ayşe'nin kendini arayışı var tabii ki burada. Yoksa benim bireysel arayışım kimseyi ilgilendirmiyor. Ama o arayıştan herkesin pay çıkarıyor olması, herkesi içine döndürüp o soruları sorup belki de cevaplamasına yarar. Bunu müzikle yapmak inanılmaz! Felsefi, herkesin hayatını değiştirecek şeyler yok. 'Duygu yoksa ben de yokum', 'Ateş yoksa üşüyorum' gibi laflar var. Bu albüm, içsel ve dışsal dünyayı anlatıyor. KAYGILARIM ARTIK BİTTİ * Rock müzikte akla gelen belli başlı isim ve gruplar var. Sizin hayranlarınızın sayısı da hiç az değil. Neden dillere dolanan, insanların ezbere bildiği şarkılarınız yok? Bilmem... Belli ki hit yazabiliyorum Avrupa'da birinci olup gelebiliyorsa bir parça... Fazla medyatik hareketler yapmıyor olabilirim. Prodüksiyon, şarkı sözü yazarlığı, gitaristlik yapıyorum. Adam Kral'da, MTV'de, Power Türk'te görünmüyorsa, medyatik de değilse, dinlenmiyor sanılıyor. Ama kendimi parlatmama gerek yok ki; sevmiyorum da. Buna rağmen seyirci bulmam beni mutlu ediyor. Özellikle müzisyenler arasında da takdir edilen biri olunca, bu yetiyor. * Albümü anlatırken diyorsunuz ki, "İnsanlar beni sert rockçı diye tanısa da Pink Floyd ve türevlerinin ekolü ile büyüdüm. Yeni albümüm de bu tarz ama 2007 model!" Bu, tarzımdan ödün veriyorum demek mi? -dum... Korkuyordum bunu yapmaya. Herkes Pentagram'daki tarzımı biliyordu. Sonra solo albüm yaptım ve 'Belki' diye bir balad söyledim. Herkes 'Bu da sattı, popçu oldu' dedi. Bu beni sert müzik yapmak lazımmış gibi bir yerlere zincirliyordu. Nasıl biri 'niye böyle yapıyorsun' der ki? Ama bunu söyleyebilmem için 10 sene geçti. Birinci ikinci ve üçüncü albümde yaptığım bazı parçaların öyle yapılmasının sebebi o kaygıdır. Bu albüm Allah'a şükür özgür bir albüm. (Gülüyor) Ancak sağlam durup, sinirlenmeden 'ben bunu yapıyorum' diyorum. Yayın tarihi: 9 Nisan 2007, Pazartesi Diğer Günaydın Haberleri
|
|