|
|
Oy Trabzon Trabzon
- Sakarya Osmanlı posası, kozmopolit bir yapı. Trabzon kışkırtılmaya müsait... Sizi zora mı çağırıyorlar? - Şahsen Sakarya'da hem güvenlik açısından, hem eğitim, hem de diğer sosyal ilişkiler bakımından müthiş tecrübeler kazandım. Sakarya zorlu bir sınavdı hakikaten. Başarıyla atlattığımı düşünüyorum. Trabzon'a giderken Sakarya'daki deneyimlerimi bir avantaj olarak görüyorum.
- Trabzon'da sizi ne bekliyor? - Risk...
- Risk derken gözleriniz parladı, riski seviyor musunuz? - Evet riski severim. Fakat ben oranın insanına güveniyorum. Bütün gücüm o.
-
Sizin eğitimci içgüdünüzle orada kaçan kuşağı yakalamak mümkün olacak mı dersiniz? - Okul öncesi, ilköğretim, lise ve üniversite... Her birinde yeni ve güzel gelişmeler yapacağımıza inanıyorum. Ben tek başına istediğim kadar enerji sağlayayım, halkı, yerel yöneticileri, sivil toplumcuları, basını, yayını, eğitim camiasını bu işin içine çekemezsem sonuç almam mümkün olmaz.
- Nasıl bir milliyetçilik hoşnut edecektir sizi? - Trabzon'da milli bir refleksin olduğunu biliyorum. Bu milli refleksin kaba güçle görüntülenmesinin, o milli reflekse uygun düşmediğini düşünüyorum. Sözünü ettiğim refleksin kaba güce dönüşmesi Trabzon'a denk düşmüyor, kesinlikle düşmüyor.
ANNE ADINA OKUL - Göreve başladığınız ilk aylarda sizi tedirgin etmek babında aşırılıklar bekliyor musunuz? - Olabilir mi? Olabilir belki, ama ben Trabzon'un buna destek vermeyeceğine inanıyorum.
- Karadenizlilik mefhumuyla ilgili görüşlerinizi alabilir miyim? - Gitmeden konuşmam erken ama kanaatimce Karadeniz insanı zeki, belki beslendikleri proteinden, belki coğrafi konumlarının etkisiyle daha hareketli, daha esprili insanlar...
- Bir vali olarak memurlarınıza nasıl kızarsınız? Gitmeden onu da öğrenelim? - Giderayak, kızma yönümle gündeme gelmek istemem...
- Anneniz okuma yazma bilmezmiş ama okuyanı severmiş. Koç grubundan büyük eğitim ödülünü aldığınızda size ne dedi? - O çok tuhaf bir anı. Bizim evde bazı akşamlar toplaşır annemle babamı arardık. Bizde iki tarafın da telefonu megafonludur. 15-20 dakika sanki karşılıklı, sanki bir odadaymışız gibi sohbet ederiz. Herkes lafa karışır, birinin cevabını öteki verir. Annem ödülü aldığım akşam beni telefonda çocuklarımın ve eşimin yanında bebekleri sever gibi sevmiş, sevgi sözcükleri söylemişti. Ben de bu yüzden biraz şımarmış, fazladan neşelenmiştim galiba, telefonu kapattıktan sonra çocuklarım bana takılmıştı. Fakat annemi o konuşmadan iki gün sonra kaybettik. Şimdi ailemin de desteğini alarak annemin adına bir okul yaptırıyorum. Annemin başsağlığı sebebiyle Kıraç'larla da görüştüm, projeyi beğendiler, kararımı da ondan sonra kamuoyuyla paylaştım, şu an inşaatı devam ediyor. -
Yaşam felsefenizin 'Öğren, öğret' üzerine kurulu olduğunu okudum. Trabzon'a ne öğreteceksiniz? - Şu aşamada ulaşılmaz biri olmaktan çok, onlara onlardan biri olduğumu göstereceğime inanıyorum.
- Sizin bilinmeyen yüzünüz nasıldır? - Çok sert görünümlü biriyim, ama ben çok duygusal bir adamım.
- En sevdiğiniz şiir kimindir, hangisidir? - Onu söylemeyeyim müsaadenizle.
- Sebep? - Şiir benim de ondan.
- Şair bir vali, çok güzel... - Yok öyle demeyelim. Hepsi hepsi, eşimin hoşuna gitmiş birkaç dize...
- Peki eşinize en son ne zaman şiir yazdınız? - Öyle eşine sürekli şiir yazan biri değilim. Şimdi dört buçuk yaşında olan oğlumuzun doğumunu beklediğimiz sıralardaydı. O bebek beklerken, ben valiyken...
- Aileniz için Trabzon'a taşınmak zor olacak mı? - Zor. Küçük oğlum bana "Baba hani Anıtkabir'e gidecektik, niye Trabzon'a gidiyoruz ki?" diyor. Gitmeyi Anıtkabir'e gitmek olarak biliyor, başka gitmeyi kabul etmiyor.
|