|
|
Başyazar olduğum için mutlu değilim
Ben Çetin Altan'dan daha mı başyazarım yani!.
- Sizin başyazar olarak tarafsız bir görüntü vermeniz mi gerekiyor? Başyazarlık diye bir rütbe yok!
- Tarihte de oldu, şu anda da var... Tarihte hem gazetenin sahibi, hem başyazar olan politikacı gazeteciler vardı, başyazarlık onlarla birlikte bitti, belki de Nadir Nadi'yle bitti.
- O zaman niye 'başyazı' yazıyor köşenizin üzerinde? Adı başyazı! Gazetenin politikasını ben mi belirliyorum, manşetleri ben mi atıyorum, Ankara'yla ilişkileri ben mi yürütüyorum? O eskidendi, bitti. Böyle bir geleneğin devamı sadece. Görüntü bu, ambalaj!
-
Başyazarlık bir gazete için gereklilik değil mi? Benim için gereklilik değil. Ben sana soruyorum, hakikaten Hürriyet'in politikasını Oktay Ekşi mi belirliyor? SABAH'ın politikasını ben mi belirliyorum? Sabah toplanmadan önce benim yazımı bütün yazıişleri okuyup, ertesi gün 'gazeteyi buna göre mi çıkartalım' diyor. Başyazı denilen şey öyle olur, böyle olmaz.
- Böyle olmasını mı arzu ederdiniz? Böyle bir şeyi arzu ettiğimi söylemiyorum ama gazetenin sahibi olsam, aynı zamanda başyazarı olsam böyle olurdu, onu söylüyorum.
- Diğer başyazarlar sizin gibi düşünüyor mudur? Aziz Nesin galiba kullanmıştı: İt kağnı gölgesinde yürür, kendi gölgesi sanırmış! Yani başyazar olduğun zaman bütün gazetenin gölgesini kendi üstünde sanman işi abartmaktır. Ben ha başyazar olmuşum, ha yazar olmuşum, hiç fark etmez. Sütun sahibi olmak çok önemli diyorlar; 18'imde Son Havadis'te köşe yazdım, 21'imde Cumhuriyet'te dış politika sütunum vardı, 80'de Milliyet'in başyazarıydım! Yani çok önemli şeyler değil bunlar. Lisede çalıştığınız kadar meslek hayatında da çalışırsanız, yapabilirsiniz bunu. Başyazar olmak bir rütbe olmamalı. Ben başyazarım da, Çetin Altan'dan daha mı ağırlıklıyım? Ben Çetin Altan'dan daha mı başyazarım? Yok öyle bir şey. Bütün başyazarları toplayın, Çetin Altan hepimizden daha başyazardır ama Milliyet'in başyazarı değil, ne diyorsunuz buna?
- Başyazar unvanı verilmeden önce, 'Düşük belli pantolonları izlemek zevkli de, bu hanımlar göbekleri üşütmüyor mu' türevi yazılar da yazıyordunuz. Şimdi mahrum kaldınız bu yazılardan... Evet, bundan da hiç mutluluk duymuyorum. Bir görev verdiler bana; bende de demek ki eski alışkanlıkların kalıntısı var, daha ciddi olursam, oturaklı olursam, 'ağır ol molla ol' teorisi geçerli olur diye, ağır yazılar yazmaya başladım. Bundan da çok mutlu değilim. Eskiden daha çok okunuyordum. Dünyalı olmak, çağdaş olmak, teknoloji yazmak, dünyayı anlatmak benim daha çok hoşuma gidiyor. Başyazar olduğum için mutlu değilim, başyazarlık bana bir şey katmadı.
- Niye kabul ettiniz o zaman? Gazetenin ihtiyacı var diye düşündüm. Toplantılara katılmam, yazıişleri konusunda hiçbir sorumluluğum olmayacak dedim, tamam dendi. Böyle bir anlaşma yaptık. Yaptığım işten gayet mutluyum ama ben yazarım.
|