|
|
İlişkilerin felsefesini anlattı
1. Dostluklar karşılıklıdır 2. Kompleks duymayacaksın 3. Kin tutmayacaksın
- Her dönemin iktidarına yakın olmakla da ünlüsünüz. Nedir bu işin aslı? Benim Demirel yüzünden iki defa işime son verildi. Bir Günaydın'da, bir de 28 Şubat döneminde. Hem televizyonda susturuldum, hem gazetede ama Demirel'le dostluğumu sürdürdüm.
- Nasıl yaptınız bunu? Çünkü benim rakibim değil ki o.
- Kin ve öfke duymadınız mı hiç? Hayır, sadece yanlış yapıyor, bakalım hangimiz daha uzun kalacağız dedim. Şimdi o evinde oturuyor; ben ise yazıyorum, TV'de program yapıyorum. Bu bir maraton. İnsanların hayatını bilmediğin zaman, 'her iktidarla iyi olmak' lafı çok kolay söylenen bir laftır.
- Siyasetçilerle ya da iktidarla kurduğunuz ilişki çıkarınıza yaramıyor yani, öyle mi? Yazım kesildiği zaman Ecevit başbakandı ama bizim aile dostumuzdu! Bu kadar uzun yıllar gazetecilik yapmış bir adamın her dakika iyi olması mümkün değildir iktidarlarla. Ama herkesle, kavga ettiğiniz insanlarla bile dost kalmanız mümkündür.
- Türkiye'nin creme de la creme tabakasında da, siyasette de, cemiyet hayatında da çok geniş yelpazeden insanlarla dostluğunuz var. Bu geniş yelpazeyi etrafınızda nasıl topluyorsunuz, bu ilişkileri nasıl kuruyorsunuz? Birincisi, dostluklar iki yanlıdır, karşılıklıdır. Mesela birileri sizi durmadan yemeğe davet eder, eğer siz evinize onları davet etmezseniz o dostluk sürmez. İkincisi, kompleks duymamanız lazım. Türkiye'nin en zengin adamı kimdir, Vehbi Koç, Sakıp Sabancı. 'O çok zengin, ben onun karşısında ezilirim' diye düşünürseniz olmaz. 'O Türkiye'nin en zengin adamıysa, ben Türkiye'nin en büyük gazetecisiyim' diye düşüneceksiniz. Üç, hayatta insanlar mutlaka birbirlerinin ayağına basar ama siz bunu kan davası olarak tutar, kin bağlarsanız dostluk kuramazsınız. Kin, sırtında taşıması çok ağır bir yüktür. Ben kin tutmam, kan davası beslemem. Bütün bunlar galiba yürütüyor ilişkileri.
- Çok iyi dostluk kurduğunuz ama sizin ayağınıza bastığı halde görüştüğünüz kim var? Demirel mesela. Güneş Taner de çok iyi arkadaşımdı ama 28 Şubat'ta o kadar kötü rol oynadı ki, eski arkadaşlığımız kalmadı.
- Eşiniz Canan Barlas bir röportajda, "Görüştüğümüz bazı aileler, Türkiye'nin büyük isimleri 28 Şubat sürecinde bizi o kadar dışladılar ve uzak durdular ki, hepsine kapılarımı kapattım" demişti. Bu isimlere kapılar kapalı mı hala, zaman her şeyin ilacı mı? Hayır değil. Aslında komik bir dönemdi; Erbakancıyız gibi oldu. Yani bir Canan'ın başını örtmediği kaldı! Bir davete gittik, kırk yıllık dostumuz olan insanlar mesafeli duruyor. Oğlumuz o sırada nişanlanmıştı, Can da 'Nişana çağırmadığımız için soğuk davranıyorlar' dedi. 'Yok, bizi şeriatçı gördükleri için soğuk davranıyorlar, bak sana kanıtlayacağım' dedim. Sosyetik bir hanımdı, yanına oturdum 'Erbakan bizim eve yerleşti, bizde kalıyor' dedim ve ekledim: 'Ama kendisini ikna ettim, günde 5 vakit namaz fazla, artık 3 vakit kılıyor!' Kadın, 'Burada doğru bir şey yapmışsın galiba' dedi. (kahkahalar)
- Kimdi bu kadın? Sosyetenin çok önemli bir ismi!
- Kapıları kapattığınız insanlarla diyalog tekrar nasıl kuruldu? Türkiye'de döneme göre protokoller değişir. Hatırlayın, 28 Şubat'ın sonuna kadar protokolde medya denince Dinç Bilgin, Aydın Doğan vardı. Şimdi Dinç Bilgin yok. Ya da bankalar krizinden önce Erol Aksoy'lar falan protokolün bir numarasıydı, bankaları elden gidince birdenbire protokolden çıktılar. Bu da böyle; eğer gazetede köşeniz varsa, itibarınız varsa tekrar protokole girersiniz.
|