|
|
|
|
|
|
Rockçıyım diye etek altı mı konuşmalıyım
Murat Göğebakan, iki yıllık bir aradan sonra 'Sevgiliye' isimli yeni albümüyle hayranlarını selamladı. Diğer rockçılar gibi yaşamayan, manevi unsurların kendisi için önemli olduğunu söyleyen Göğebakan: "İlla ki etek altı mı konuşmam gerekiyor".
Herkes onu 1996 yılında çıkardığı 'Ben Sana Aşık Oldum' adlı albümle tanıdı. Uzun saçları ve bağırararak şarkı söylemesiyle adından sıkça söz ettirirken, bir yandan da rock müziğin ilginç simalarından biri olmayı başardı rockçı Murat Göğebakan.... İlk albümünün ardından 'Sen Rahatına Bak', 'Tek Suçum Seni Sevmekmiş', 'Merhaba', 'Ayyüzlüm', 'Yaralı', 'Sana olan Aşkım Şahit' derken albüm sayısını katlayan Göğebakan iki yıllık bir aranın ardından yedinci albümü 'Sevgiliye'yle yeniden hayranlarının karşısında... Bu kez kendisine sevgiliyi konu edinen ve daha çok slow şarkılara yer veren şarkıcı, Barış Manço'nun 'Gül Pembe'sini kendi üslubunca yorumluyor. Şarkıcı, sözü Fethullah Gülen'e ait olan bir şarkıyı da seslendiriyor. Murat Göğebakan'la yeni albümü 'Sevgiliye'yi ve yaşamını konuştuk.
* Bu sizin yedinci albümünüz ve yıl 2007... Bundan önceki albümünüz 2005'te çıkmıştı. Bu iki yıllık arada müzikal anlamda ne yaptınız? Yaklaşık iki yıldır bu albümle ilgili çalışıyorduk desem yalan olmaz... 1000 saate aşkın sadece stüdyo çalışması yaptım ben... Bu da az bir şey değil! O durumda da albümün çıkışı biraz uzuyor... Dünyaya baktığınızda Metallica'nın 'The Load'u 99 yılında çıktı. Şimdi yıl 2007 ve yeni bir albüm çıkarmadılar. Dünyaya baktığınız zaman ben üçüncü albümümü yapıyor olmalıydım. Doğrusu da budur. Yedinci albüm bizim tüketici bir toplum olduğumuzu gösterir. Ama pop corn bir hayat sürdüğümüz için ne yazık ki, kalite ön plana çıkmıyor.
MANEVİ YÖNÜ BENİM İÇİN YÜKSEK
* Peki bu iki senelik zamanda Murat Göğebakan'ın hayatında neler değişti? Eşek aynı eşek canım, değişen bir şey yok o konuda!
* Estağfurullah... Ne değişti? Biz bu zaman diliminde bütün işlerimize aynen devam ettik. Bir yandan konserlerimizi verdik, diğer yandan albüm hazırlıklarımızı sürdürdük. İki yılın sonunda ekibimin de inanmışlığı ile stüdyo çalışmalarımıza başladık. Birçok eser üzerinde çalıştık. Hatta bir şöy söyleyeyim; öyle ince eleyip sık dokuduk ki, bitmiş bir eseri bile albümden çıkardık konsepte uymadığı için... Çünkü albümün içindeki halkalar birbirine oturmamıştı. Sırıttı. Sırıtınca da çıkardık.
* Hikaye gibi kuruyorsunuz yani albümü... Nasıl bir zincir olması için halkaların biraraya gelmesi gerekirse, öyle yapıyoruz. Ben bu albümde sevgiliyi ve sevgiyi en yoğun şekliyle anlatacağım dedim. O zaman eserlerin oturması gerekiyordu. Bir yer kopuk olursa sonrasında da kopuk oluyordu. Bu süreç ciddi sabır istiyor. Böyle olunca gergin de olabiliyorsunuz. Kendimizce en iyisini elde etmek için çok çalışmamız gerekiyordu. Bir de magazinel bir boyutumda yok benim! Ben şimdi bir tarafımı açsam işe yarar mı? O zaman işimle alakalı bakmam lazım. Magazinle bağımız olmadığı için çok çalışmalı farklılığımızı oradan göstermeliyiz.
* Bu albümle farkınızı maddi ve manevi anlamda ortaya koyuyor musunuz? Maddi anlamda düşünürsek yol alamayız ama maddesel boyutu tabii ki olmalı... Çünkü yatırım yapıyorsunuz. Bir yandan konsere giderken diğer yandan parayı çalışmalarınıza harcıyorsunuz. Biz bu konuda ellerimizi sadece yaratıcıya açarız. Ondan bekleriz. Buna da eyvallah deriz az ya da çok... Çok verirse şımarmayız. Çünkü bizi biz yapan unsur gider zaman. Şımarmamız için bizim manevi gücümüz olmalı. Albüm de bir nevi manevi güç... İnanmadan yola çıkılmaz. Ben yaradana inanıyor, ona sonsuz bir şekilde güveniyorum.
* Bu tarz müzik yapan insanlardan da farklı yerlerde durduğunuzu hissediyor musunuz? Rockçı derken serbest, özgün çalışmadan bahsediyorsunuz. Kendine yaşayan adamdır cool'dur, istediği gibi okur. Ağzına ne gelirse söyler. Bunu ben böyle yaşamıyorum. İlla ki, sövmem mi gerekiyor? Etek altı kelimeler mi söylemem gerekiyor. Zaten kendime göre serbest çalışıyorum.
* Beş vakit namaz kıldığınızı biliyorum. Hâlâ devam ediyor musunuz? Fırsat buldukça kılıyorum. Bundan da keyif alıyor, huzur duyuyorum. Bülent diye bir arkadaşım var, o da her akşam Laila'ya gidip "Ben de orada mutlu oluyorum Muratcığım" diyordu. Bu ayıp bir şey değil! Akşam yatarken daha rahat yattığıma inanıyorum. Gün içerisinde yapmış olduğum her şeyin sağlamasını yapıyorum. Ben yattığımda huzurlu olmak istiyorum. Bu konuda da ne hissedersem onu yapıyorum.
* 'Gülpembe' gibi iddialı bir parçayı okurken çekinmediniz mi? 2002 yılında çıkardığım 'Ay Yüzlüm' albümümdeki 'Namus Belası' adlı parça içinde aynı şey düşünülmüştü benim için... İşin şöyle bir tarafı var, ben iddialı olduğum için iddialı eserleri seviyorum. Bence hayata bir şekilde iddianızın olması gerekiyor. Ben de fazlasıyla iddialı olduğuma inanıyorum ve iddialı eserler seslendirmek ve iddialı şeyler yapmak istiyorum. Bu benim yapımla alakalı galiba. 'Eğer korktun mu?' diye soracak olursanız; 'Hayır. Korkmadım'. Üzerinde daha ciddi çalıştık belki de... Çünkü Barış ağabey'in çok önemli eserlerinden biri 'Dağlar Dağlar' gibi... Kendi adına marka olmuş bir şarkıdan bahsediyoruz. Eğer okuyacaksam Barış Ağabey'den onu okumalıydım.
* Neden onu okumalıydınız? Çünkü en iddialılardan biri oydu. Bunu engelleyemezsiniz. İnsanlar kendi içlerinde profilleşirler birisi hakikaten 'Kimse bana bulaşmasın' der. Kimisi ise işe başladığı gün ben buradayım der. Onun kendi yapısıyla ilgilidir. Onu engelleyemezsiniz. O mutlaka bir gün bir yerlerde olacaktır. Bu şarkıda öyle bir şey. Çıktığı gün ben buradayım dedi. Zor olması gerekiyordu ama ben işimle alakalı olarak iddialı olmayı çok seviyorum. Ama yaşamımla iddialı olmayı sevmiyorum. Bu benim yaşamım değil, işim. Yaşamımda farklı düşüncelerim vardır ama işimde inanılmaz derecede iddialı olmak istiyorum. 'Sen Yoktun'un müziği benim bildiğim bir kaç milyon download edilmiş. Enstrümantal bir eserdi. Arkadaşlar sordular 'Nasıl oldu' diye... Aynı şeyi 'Ay Yüzlüm'de, 'Yaralı'da da yapmıştım dedim. Bana dünyanın her yerinden teklif geliyordu. İddialıyım ve böyle olmayı seviyorum. Ben iddialıysam, beni taşıyacak eserinde iddialı olmasını istiyorum.
* Fethullah Gülen'in şiirini nasıl okumaya karar verdiniz? Ben Yunus Emre'den de, Che'den de, Nazım Hikmet'ten de okurum. Bu garipsenecek bir şey değil! Benim için önemli olan kişi değil, yazılmış olandır. Gülen'e gelince bir kez Amerika'ya gittiğimde misafiri oldum. Kendisi kabul buyurdu. Benim için onur verici bir olaydı. Ben gitmek istedim. O da buna güzel bir jestle karşılık verdi. Sohbetinden çok etkilendim. Yalan da söylemiyorum. İnanılmaz sevimli, çok beyefendi biri... Ama şunu söyleyeyim bir daha Amerika'ya gitsem yine giderim!
FETHULLAH GÜLEN'İN SOHBETİ İYİ
* Şiir nasıl ortaya çıktı? Söz ve müziği bana ait değil onun. Bir gün Çağrı Göktepe isimli arkadaşım "Bir şarkı dinleteceğim sana" dedi. Açtı dinledim. O sırada sözlerin kime ait olduğunu bilmiyordum. Ben arkadaşıma "Allah bana ömür verirse, bu şarkıyı okumak istiyorum" dedim. O da "Müziği benim... Benden de sana helal olsun" dedi. Sonra Gülen'in olduğunu öğrenip, gerekli yazışmaları yaptım. Onlar da Onur duyarız' dediler.
* Tepkileri nasıl oldu? Ben 'Gülpembe'yi bitirdiğimde, imzayı almadan önce Lale Manço'ya ve Ahmet Güvençe dinlettim ve şunu söyledim: "İmzayı aldıktan sonra hakınızı helal edin!" Çünkü onların bizim ne yaptığımızı görmeeri onların en doğal hakkı... Albüm çıkınca dinlersin demek olmaz. Bana da yakışmaz. 0Gülen'in şarkısını da bitirip, Amerika'ya gönderdim. Dinledi ve mutlu oldular. Bu da benim için önemli bir unsur...
ASLI ÖRNEK - GÜNAYDIN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|