|
|
Güzelim, güzelsin, güzeliz...
Benli mi, albenili mi? Yaşlı mı, ışıltılı mı? Kilolu mu, kıvrımlı mı? Kemerli mi karizmatik mi? Cevaplayın bakalım! Ama kıvırmadan, nabza göre şerbet vermeden. İşte soruyor saçımıza, başımıza, kurumuş dirseklerimize, günde üç posta ellerimize sürdüğümüz 'Dove' kardeş bizlere. Hani spor salonlarından çıkmayan, yediği bir lokma tatlıdan pişmanlık duyan, hayatının tüm olumsuzluklarını dış görünüşüne bağlayan bizlere!
AYNAYLA BAŞBAŞA Şehrimizin dört bir yanını kuşatan billboard'larla kafamızdaki gerçek güzellik kavramını sorguluyor. Ve aslan gibi mesajlıyor 'Gerçek güzellik ince belde, pürüzsüz ciltte, minik burunda değildir.' "Eyy kadınlar uyanın, bedeninizle barışın, güzelliği tartışın" diyor. Ayy ne kadar güzel, ne tatlı, benim kampanyam bu olmalı, mutluluktan kırlarda koşup, oynamalı. Ama söyleyin nereye kadar? Kampanya sürsün sürsün altı ay, bilemedin bir sene, eee? Sonrası yine aynayla baş başa kalan insanoğluna işkence. Değişmedi, değişmiyor, değişmeyecek işte! Ta ilkokul zamanlarından başlıyor bu terane. Annen-baban, öğretmenlerin fısır fısır konuşuyorlar, sen 'küçüksün eşittir salaksın' ya duymuyorsun zannediyorlar. "Ablası daha güzel olacak", "Bu iştahla giderse koca bulamayacak", "Bizimki daha zeki ama, Füsun'un kızı da taş bebek gibi ayyy görmen lazım şekerim" O günden başlıyorsun kime göre daha güzelim, kimden daha çirkinim saplantısına. Sonra genç kızlık dönemin geliyor. Okulun erkekleri beğendi, beğenmedi derdi başlıyor. Sonra lise, üniversite... İki kilo aldın mı, kilon cümle alemin dilinde! Merhaba demeden önce kilo hesabı istiyor minik Muzaffer Kuşhanlar. Çünkü güzelliğin farkta olduğunu bilmiyorlar! Gözdeki ışıltıda, harika bir gülümsemede... Burnun kemerliyse ameliyat olmalısın, bacakların çarpıksa mini etek giymemelisin, karnın çıkmışsa bikiniyle güneşlenemezsin! İşte o kadar! Peki ne edeceksin? Abuk sabuk diyetler yapıp, sahilde koşacak, hayatın tadına varamayıp belki de yiyip yiyip kusacak, sağlığınla oynayacak hatta kendini evlere kapatacaksın. Ne adına? Güzellik! Kimin için? Onlar! Onlar kim? Kafası duvardan duvara vurulasıcalar! "Mutluluk içinizde" buyuranlar, bir gün bile güzellik içinizde demedi ki! Gazeteler, dergiler 42-44 beden kadınları kapak yapmadı ki! Tombul ablalar en yakışıklı delikanlıları kapmadı ki!
SAĞLIK MI? KIRIŞIKLIK MI? Yüzdeki kırışıklıklar hayatın güzelliği sayılmadı ki! 35'ini geçen kadın kolay kolay iş bulamadı ki! Çilli ya da kemerli burunlu kızlar, okulun popüler kızı olmadı ki! Çevrenize baksanıza artık annelerimiz bile yaşlanmayı reddediyor, sağlıklarını kaybetmekten daha çok kırışıklıklardan korkuyorlar. Genç kızlar gelecek kaygısından çok, güzellik kaygısıyla boğuşuyorlar. Böylesine bir kaygı, sınırsız bir özgüven kaybı, varlığını görünüşüne bağlama hastalığı. Ekşimiş bir yaşam tadı... Bu kampanya bir işe yarayacaksa bari bu işe yaramalı. Cümlemizi güzellik takıntısından kurtarmalı! Düşünsenize; başı dik yürüyen, söyleyecek iki çift lafı olan, ışıl ışıl gülümseyen bir kadından daha güzeli var mı?
|