|
|
|
|
|
Acı çeken kadının hali ondan sorulur
|
|
Bu yıl yabancı dilde 'En İyi Film Oscar'ını alan 'Başkalarının Hayatı' ve Robert De Niro'nun yönettiği 'Kirli Sırlar'ın yıldızı Martina Gedeck, her iki filmde de acı çeken bir kadını oynuyor. Kadının sürekli gözden çıkarılan bir varlık olduğuna dikkat çeken yıldız ekliyor: Kadınlar çok zorluklar yaşıyor.
Geçtiğimiz cuma günü gösterime giren iki filmle birden karşımıza çıkan Martina Gedeck, Alman tiyatro ve sinemasının en önemli, ünlü kadın oyuncularından birisi olarak kabul ediliyor. Ünlü yıldız, bu yıl yabancı dilde en iyi film Oscar'ını alan Alman yapımı 'Başkalarının Hayatı'nda başrolde oynuyor. Gedeck filmde, 1984'de henüz duvarların yıkılmadığı eski Doğu Almanya'da, sahneye çıkabilmek için sistemle uzlaşmak zorunda kalan bir tiyatro oyuncusunu canlandırıyor. Öte yandan, Robert de Niro'nun yönettiği 'Kirli Sırlar'da ise Gedeck, bu kez CIA'nin hedefi oluyor, Matt Damon ile yaşadığı kısa aşk macerası pahalıya maloluyor. Her iki filmde de gizli servisten çok çeken Martina Gedeck, ile geçtiğimiz ay Berlin Film Festivali'nde konuştuk.
SANATTA SINIR OLMAZ * 'Başkalarının Hayatı'nda sahneye çıkabilmek için sistemle uzlaşmak zorunda bırakılan bir kadın rolündesiniz, bu durumu nasıl değerlendiriyoruz? O günlerde sanat yapabilmeniz yönetimle uzlaşmanıza bağlıydı. Ancak sanatta bu sınırlar öldürücü olabilir çünkü yaratıcılığınızın kaynağı inançlarınız ve prensipleriniz aslında. Bunlardan fedakarlık ettiğinizde yaratıcılığınız da ölüyor.
* Filmin verdiği mesaja dönüyoruz yani; özgürlük olmadan sanat olmaz! Evet. Sosyalizm veya kapitalizm, sistem sizi bir şeye zorluyorsa olmaz. Sanatçının trajedisi de budur. Maddi veya manevi, özgürlüğünüz kısıtlandığında gerçekten yaratıcı olamazsınız.
* Sizce bu film Soğuk Savaş dönemine nasıl bakıyor? Politikadan çok, insani bir yaklaşım var filmde. Sistemi kötülemekten ziyade sanatçının, kadının trajik çelişkisine parmak bastığını düşünüyorum. Tabu olan bir konu gündeme geliyor. Bizler duvarlar yıkılmadan önce 'karşı tarafla' ilgili pek konuşmazdık. Onlar da bizi 'düşman taraf' olarak biliyordu. Oysa bu film bir insanın değişimini anlatıyor.
* Filmdeki Doğu Alman gizli servis ajanı (Ulrich Mühe) gibi başkalarının yaşamından etkilenmek olası değil mi? Başkalarının yaşamı bize her zaman ilginç gelir. Hele kendinizi duygusal olarak kapattıysanız, diğerlerininki daha da ilginçleşir. Belki de dedikoduyu da bu nedenle severiz. Filmdeki ajan gibi 24 saat izlediğiniz, dinlediğiniz insanlara yakınlaşabilirsiniz. Hiç beklemediğiniz anda 'karşı tarafı' sevebilirsiniz.
* Oyunculuk da biraz böyle bir şey değil mi? Evet. Rol yaparken bir başkasını keşfetmeye çalışıyorsunuz. İlginç bir deneyim yaşıyorsunuz. Ben o aşamada duyguların içine dalıyorum.
* Duvarlar yıkıldıktan sonra Almanya'daki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Birleştikten sonra birbirimizi seveceğiz, kucaklayacağız sanıyorduk ama karşılaşacağımız sorunları düşünememiştik. İlk üç yıl şok yaşadık. Onlar fakir kaldıkları için para yardımını hak görüyorlardı. Batı tarafı ise bu yatırımlar karşısında isyan etti.
* Her iki filmde de acı çeken kadınsınız. 'Kirli Sırlar'da da Matt Damon ile tanışmak size pek hayırlı gelmiyor! (Kahkahalar) Evet, değil mi! Bu durumda galiba kadın gözden çıkarılan bir varlık oluyor!
* Bir tiyatro oyuncusu olarak filmdeki karakter için ne düşünüyorsunuz? Karakterle özdeşlemek benim için çok kolay oldu. Erkek dünyasında, onların güç oyunlarının arasına sıkışmış, duygusal ve kırılgan bir kadın. Aynı zamanda soğuk, mesafeli ve mücadeleci olmasını da seviyorum. İki ayrı kutup arasında gidip geliyor yani. Benim için zorlu ama keyifli bir roldü. Sonuçta film kadını ön plana çıkarıyor ve tepkisini anlatıyor. Bence bu çok önemli çünkü kadınlar günümüzde de acı çekiyor, zorluklar yaşıyor! Çok fazla bir şey değişmiş değil malesef.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|