kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Gerzekliğin dip noktası
Gerzekliğin dip noktası
Emret Komutanım - Şah Mat

Gerzekliğin dip noktası

Bir saat 55 dakika boyunca gülümseme fırsatı bile bulamadığı Emret KomutanımŞah Mat filmi için Atilla Dorsay, ilk kez "Sakın bu filme gitmeyin," cümlesini kuruyor.

Böyle bir filmle karşılaşan sıradan bir seyirci olsanız ne yaparsınız? Filmi yapanlara ana avrat küfreder ve münasip bir yerinde çıkar gidersiniz. Peki, bir basın gösteriminde, aranızda kimi oyuncularla izleyip en azından onları üzmemek için sonuna dek oturmak zorunda kalan bir eleştirmenseniz, ne yaparsınız? Bir yandan, mevsim sonuna dek böyle kaç filmi izleyeceğinizi titreyerek düşünür, öfkenizi sütununuza kusarsınız. Elbette küfür hakkı baki kalmak üzere!... Öyle bir film düşünün ki, bir saat 55 dakikalık süresi içinde bırakınız kahkaha atmayı, bir kez bile gülümseme fırsatınız olmuyor. Öyle bir film düşünün ki, zeka denen şeyin yanından bile geçmiyor, mizah denen alanı utandırıyor, sanki insanı sinemadan soğutmak için yapılmışa benziyor. Ben hayatımda komedi adı altında beyazperdeye gelen, hem de böylesine alayü- valayla gelen, ama böylesine berbat bir film görmedim. İnşallah bir daha da görmem. Türk sineması patladı, çağ atladı deniyor. Buna karşı çıkan kötümserler korosu ise, bu filmlerin çoğu iyi değil, hatta basbayağı kötü, yakında bu süreç tersine döner, kimse yerli film görmeye gitmez türünden şeyler yazıyorlar. Ben kendi adıma asla kötümser olmadığım için, elbette yapılan her film başyapıt olmayacaktır, kimi filmler sadece ticaret amacı güder, onları da hoş görmeliyiz filan diye yazıyor veya (kamera önünde) konuşuyorum. Ama bu film, gerçekten de bu kötü gidişin habercisi gibi gözüküyor. Popüler bir TV dizisine sığınıp çekilen bu sululuklar geçidi, bir eleştirmen arkadaşımın kamera önünde söylediği gibi, aslında seyirciye hakaretten başka anlam taşımıyor. Bu tür bir filmin iki temel zararı var. Önce, bu para ve bu reklamla yapılabilecek olan kimbilir kaç filmin yolunu tıkıyor. İkincisi, uzun vadede seyircinin ayağını Türk filmlerinden kesme tehlikesini taşıyor. Özellikle de Mehmet Ali Erbil'li bölümler, sanki insanın sinirleriyle oynamak için yapılmış gibi. O bölümlerde Erbil, abartılı bir Azeri şivesiyle anlamsız şeyler söyleyip duruyor. Üstelik başarılı yönetmenimiz, sürekli garip mercekler kullanarak Erbil'in yüzünü deforme etmeyi marifet sayıyor. Ne buluş!... Acaba hangi sinema okulunda okudu bunu? Ben kendi adıma bu sahnelerden öylesine azap duydum ki... Bir daha Mehmet Ali Erbil filmlerine kolay kolay gitmem, açıkça söyleyeyim. Şimdiye dek hiç "Sakın bu filme gitmeyin," diye yazmadım. Ama bu kez yazıyor ve aklı başında okurlarımı bu felaketten olabildiğince uzak durmaya çağırıyorum
DİĞER SİNEMA HABERLERİ
 Kraliyet ailesi, prensesin hayaletine karşı!...
 Türk usulü polisiyede kilometre taşı
 Siyahî müziğe adanmış bir başarı öyküsü
 Düşmana dostça, insanca bir bakışın filmi
 'Polis' Eskişehir'de
 Berlin 2007: Tarihe veya insan ruhuna doğru yolculuklar...
 'Yamyam katil' artık gına getirdi!..
 Altın Ayı 57. kez sahibini arıyor
 Kara Kıta'nın bitmeyen trajedisi
 Şehrin göbeğinde şiddet var!...
 Bir zamanlar bir Yahudi mesih adayı varmış...
 İyi niyetli ve idealist bir belgesel
 Smokinli kuşlar bir canlandırma başyapıtıyla dönüyor
 Yaşlılara yasak!
 SİYAD ödülleri: Görünenler ve geridekiler
 80'lerde New York'ta genç ve isyankâr olmak...
 Suat Yalaz uyarlaması
 Amerikan taşrasında aşk ve cinsellik
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
    Yaşama Dair
  » Sinema
    Gurme
ATİLLA DORSAY
Hasan Hoca'yla Hacer'in aşk...
50 yıl sonra yeniden Çin restoranı
50 yıl sonra yeniden Çin restoranı
Babasının vefatının ardından annesi ve yedi kardeşiyle geçim derdine...
Kentli erkekler Arena'da buluşuyor
Yaşamı seven, güncel olayları takip eden, yeniliklere açık kentli...
Yeni akım: Kuaför değil yaşam koçu
Hillside MOS'un zeki, sempatik ve vazgeçilmez ismi Murat Kayabaşı...
Kadınların ayak sesleri
Dice Kayek'in geçen hafta Paris'te, Louvre Sarayı'nda yapılan son defilesi,...
Karadan gelen adamın deniz hikâyeleri!
Turgay Noyan'ın, memleketi Gaziantep'ten İstanbul'a gelip 1960'ların başında...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.