|
|
80'lerde New York'ta genç ve isyankâr olmak...
İşte Amerikan bağımsızlarından gelen gerçekten ilgi çekici bir film. Bu tür filmlerde çoğu zaman olduğu gibi, yazaryönetmenin kişisel anılarına dayanıyor ve de bağımsız bir sinemanın hemen tüm iyi, olumlu yanlarını kendisinde toplamayı biliyor. 1980'li yıllarda New York'un yoksul semtlerinde yaşanan ilk gençlik çağını ve yıllar sonra, hikayenin hayatta kalan kahramanlarının yeniden bir araya gelişini anlatıyor film. Yani bir geçmişi anış filmi ve bu tür filmlerde hep olduğu gibi, hüzünlü ve nostaljik bir atmosfer içeriyor. Asıl kahramanımız Dito, hemen hepsi Latin kökenli ailelerden gelen üç-beş arkadaşıyla birlikte bir çete kurmuş. Çok zararlı şeyler yapıyor değiller, ama o yılların ve de her zamanın genç insanlarının tüm isyan ve uyumsuzluğunu taşıyorlar. Özellikle hepsinden uzun ve yakışıklı Antonio (bu roldeki Channing Tatum'a dikkat: parlak bir geleceği olabilir), gurubun lideri gibi. Dengesiz genç kardeşinin kendisini trenin altına atıp ölmesinden sonra, Antonio daha sertleşiyor. Dito ise ailesiyle, özellikle de sevgisini göstermekten aciz babasıyla süregelen anlaşmazlığın sonucunda, kalkıp Kaliforniya'ya göç ediyor. Yıllar, yıllar sonra döndüğünde çok şey değişmiş ve o gençlik yılları uzak bir hayal olmuştur. Film, oldukça özgür ve özgün biçimde anlatılmış. Yönetmen, yer yer senaryodaki satırları karşımıza getirmekten ya da kahramanlarını kamera karşısında konuşturmaktan çekinmiyor. Ama bunların hiçbiri filme damgasını vuran bir inatçı kullanıma dönüşmüyor. İyi seçilmiş oyuncular, kahramanların gençlikten yaşlılığa geçişlerini inandırıcı biçimde veriyor. Sokak sahneleri, büyük kentin adeta filme sinmiş soluğu, o ezeli baba-oğul çekişmelerine de, neredeyse imkansız kızerkek yakınlaşmalarına da tam bir fon oluşturuyor. Özellikle genç ve taze bir sinemayı izlemek isteyenler için... Ayrıca haftanın tek yeni yabancı filmi olması da büyük şans.
|